age of empires ta kafiri nasıl altettik part 3

27 Temmuz 2013 Cumartesi yazildi.




 3 ekim 1214: yeniceli köylülerden biri elde çekiç ormanın orada dolanıyor. karışmayın bakalım ne yapacak dedim hamdi çavuş'a.

5 ekim 1214: deli ibrağam'ın altınları yavaş yavaş gelmeye başladı. town center'a has oda yaptırdım, oraya yığıyoruz şimdilik.

7 ekim 1214: yeniceli köylü ormanın kuytu bir köşesine çöktü, çekiçle ha gayret yere vuruyor. havasından mıdır suyundan mıdır bu diyarın insanı hepten meczup.

10 ekim 1214: workshop'taki gençlere uğradım resim heykel sanat neymiş diye, baktım habire çanak yapmışlar. workshop ağzına kadar çanak çömlek. "ne ayaksınız gençler" dedim, ya atıp tuttuk başta ama bi biz bunu biliyoruz dedi bir tanesi. ondan sonra orta çağda niye hep çanak var çömlek var, hep bunlar gibi yeteneksizlerin yüzünden.

12 ekim 1214: haber saldım, workshop'ta bundan böyle pıçak, eğer, gem gibi işe yarar şeyler üretecekler.

14 ekim 1214: tarlalar ürün vermeye başladı. ilk menemenimizi yedik çok şükür. köylülerden bir kaçı kucak dolusu yemişle geliyorlar "menemene iyi gider" diye, hepsini ibrağam'ın madene sürdüm. yemişin yanına köy kuran kafamı..

19 ekim 1214: bu sabah kalktık ne görelim yeniceli işçi yere vura vura tek başına kule dikmiş ormana. bizim köylüler ormana yaklaştıkça bir iki dandik ok atıyor pıft pıft köylüler geri dönüyor. bir daha gidecek oluyorlar yine ok. ibneliğine yapıyor resmen.

25 ekim 1214: odun getiren götüren yok bir haftadır. kafam rahat. kuleye asker salmıyorum.

28 ekim 1214: köylüleri geyiğe yolladım, okla avlamışlar geyiği, getirdiler. çektim bir köylüyü karşıma "geyiği okla avlıyorsunuz ne güzel, lan yeniceliler saldırdığında niye ufacık bıçaklarla dalıyorsunuz?" diye çıkıştım. cevab veremedi.

30 ekim 1214: rüyamda deli ibrağam gölün öte yakasında bir şeyler planlıyor, kahkaha ata ata gülüyordu. korkuyorum ben bu deliden. haftaya teftişe çıkacağım.

,3 kasım 1214: yarın sabah kuşluk vaktiyle beraber hamdi çavuş'u yanıma alıp deli ibrağam'ın madene hareket edeceğim. yeniceli kafir hala kulede. sağa sola ok atıyor. dönünce icabına bakacağız.

6 kasım 1214: göle vardık. idris reyis balığa sarmış. gölün kuzey yakasında kare şeklinde bir alana sıkışmışlar balık tutuyor köylülerle. "koca göl, gidin öbür taraflarda da tutun buraya doluşmuşsunuz" dediysem de dinletemedim. gölün sadece bu kısmında balık varmış. Allah'ım ne biçim memlekete geldik.. balıklar da bir garip zaten, zıp zıp zıplıyorlar.

7 kasım 1214: deli ibrağam'ın madene geldik. yeni bir town center inşa etmiş hayvan herif. nasıl becerdi ise birebir aynısını yapmış. emir verdim, yıktırttım. kimseye elletmedi ibrağam, bizzat kendi yıktı. göz yaşları ile çekiçle vura vura yıktı center'ı tek başına. Allah'ım ben bu adamdan çok korkuyorum. deli diye dokunamıyoruz da.

9 kasım 1214: tüm altınları madene yığmışlar, hepsini toplatıp beraberimde götüreceğim yarın. deli ibrağam'ı da götüreceğim, gözümün önünde dursun.

14 kasım 1214: öğle vakti köylüler sırtlarına domuz atmış geldiler. beş kişi yakalayıp öldürmüşler hayvanı. hacı celal efendi çok kızdı, volulu volulu üstlerine yürüdü, bunlar hayvanı yere atıp kaçıştılar. domuz etini yasakladım. zinhar haramdır.

15 kasım 1214: yenice'den bir heyet geldi, bizim domuzu alıp götürmek istiyorlar. onlar yiyebiliyormuş. karşılığında üç küfe yemiş getirmişler. köylülerin gözleri parladı yemişleri görünce. yine nevrim döndü. yenicelilerin kellelerini vurdurdup küfelerle geri yolladım. domuzu gömdük.

17 kasım 1214: hamdi çavuş'u kuledeki yeniceli kafire yolladım. akşam geri geldi. mümkünatı yok yaklaştırmıyor kafir.

24 kasım 1214: yenice'den heyet geldi yine. teşekkür ediyorlar kelleler için. population limit'leri doluymuş, yer açmışım. hıncımdan ağladım. Allah'ım sen aklıma mukayyet ol.

27 kasım 1214: öğle çıkışında bir bağrış bir gürültü koptu orman tarafından. baktık ki bizim deli ibrağam "yakaladım ağam yakaladım ağam" diye bağırıyor, yeniceli puştu da önüne katmış bayır aşşağı koştura koştura geliyor. yanıma çektim, anlat bakalım dedim. Allah'ın delisi, bir alet yapmış, "daş ata ata yıktım kulesini" diyor. herifin de kafayı yarmış.

28 kasım 1214: ibrağam'ı workshop'a yolladım, çağ atlatan gençlere yol yordam öğretsin. yeteneksiz pezevenkler. köylüler de tekrar oduna koştular. durduramadım. bu köyden gittikçe tiksiniyorum.

4 aralık 1214: workshop'taki yeteneksizler deli ibrağam'ı fitil etmişler, Allah'ın delisi tek başına hepsine birden dalmış. gürültüye tüm köy dışarı fırladık, sürükleye sürükleye meydana getirdi bunları. Ben böyle dayak görmedim arkadaş, deli hıncını da alamıyor. Baktı artık gençler kıpırdamıyor, dayağı kesti. Meydanda dayağı izleyenlere dönüp "Bir daha bu köyde çömlek yapanın anasını sülalesini.." diye sövdü. O sıra gözgöze geldik "sen hariç ağam.." diye ekledi. kader işte, çekeceğim varmış.

6 aralık 1214: sarı üniformalı atlı yine geldi. kurttu ihtiyardı bitti şimdi de bu musallat oldu pezevenk. ormanın orada odun toplayan karımıza kızımıza sarkıyor. bir o köylüye bir bu köylüye sataşıyor. kaya bey ve atlı scoutlarını yolladım, iki şehit verdik ama kellesini aldık küffarın.

7 aralık 1214: ilk şehitlerimizi bugün tarlaların aşşağı düzlüğe defnettik. duyduk ki kefere memleketlerde ölüler ortada bırakılırmış. "adet bu" dedi ihtiyarların başı, nevrim döndü yine, hatırlamıyorum.

9 aralık 1214: deli ibrağam yeniceli'nin kulesinden görmüş, koşa koşa geldi. sarı üniformalı Skirmisher'ler geliyormuş. "skirmisher ne ola" diye sordum hamdi çavuş'a, gevrek gevrek güldü "çapulcu takımı beyim" dedi. ben de gevrek gülmeye çalıştım, beceremedim.

10 aralık 1214: Skirmisher'ler ormana çıkan tepenin aşşa kamp kurdular. ateş yaktılar. bekliyoruz.

11 aralık 1214: deli ibrağam yeniceli'nin kuleyi onarıyor. Allah'ım bizim muvaffak eyle.

12 aralık 1214: ihtiyarların başı kaç gündür yok. sanırım sinirle onu da gömdük. Allah taksiratını affetsin.

13 aralık 1214: skirmisher'lerin kampından hala ateşler yükseliyor. nedense daha saldırmadılar. alelacele tahta duvar ördük. bir de kapı yapalım tahtadan dedik, beceremedik. milleti odundan tarladan avdan kesip askere alınca yiyecek kıtlığı çeker olduk. orduya yemiş dağıttırıyorum.

14 aralık 1214: bugün deli ibrağam orduyu meydana toplamış. duvarı teftiş ederken haberi geldi, koşa koşa town center'a döndüm. çeşmenin üzerine çıkmış bağırıyor. "bir şans, sadece bir şans, buraya geri gelebilmek ve düşmanlarımıza canımızı alabilirsiniz ama özgürlüğümüzü asla alamazsınız demek için!" deyince bu bağırış çığlıklar hayvani sesler koptu. sinirlendim "tekbir getirin zındıklar!" dedim, sus pus oldular. bu deli beni çok korkutuyor, milleti de peşine takmaya başladı..

15 aralık 1214: bu satırları yazarken duvarın arkasında tedirgin bekliyoruz. skirmishler hala kamptalar. kamp ateşleri gece gündüz yanıyor. saldırın bitsin bu iş.

18 aralık 1214: duvardaki dördüncü günümüz. yemiş yemekten gına geldi. soğuk tenimize işliyor. ısınmak için birbirimize sarıldık sıkı sıkı. sonra tedirgin olduk bıraktık. huyumuz suyumuz değişecek burada.

19 aralık 1214: bu sabah şafak sökerken bağrışlarla uyandım. duvara tırmandım, uzaktan kampın o taraftan deli ibrağam el kol sallaya sallaya geliyor. bir elinde bir kap, bir şeyler yiye yiye yaklaştı bu. duvara kadar geldi. "ne var o kapta nereden geliyorsun" dedim. eliyle skirmish kampını gösterdi, "yav aşşada aha orada kır düğünü var, gonyalılar bir haftadır etli bilav dağıtıyorlar, yidim de geldim biraz da sağa gitirdim ağam" dedi. boş bulunup bir kaşık aldım. bunu gören askerler yemişleri atıp kır düğünü kampına doğru koşmaya başladılar. durduramadık da. gariban skirmish'ler biz taarruuza kalktık diye korkup kaçmaya başlamışlar. bozgun o bozgun. küfe küfe etli bilav getirdik ganimet olarak.

27 aralık 1214: çağ atlatan gençler meydanda çömelmiş bir şeyler yazıyorlar bir kağıda. "bre gençler o nedir?" diye sordum. tarih yazıcılığına başlamışlar, "anal yıllıklar tutuyoruz" dediler. bilav zaferi olarak geçmişler geçen haftayı. gurur duydum. yalnız kitabın adını değiştirin dedim, anal diye tarih mi olur..


1 ocak 1215: köylü milleti dün gece sabaha kadar yılbaşını kutladılar. town center'ın önünde gürültü, bağrış, sabaha kadar yatırmadılar beni. yemiş şerbetleri su gibi aktı. kurda gönderdiğim gençlerden biri geldi gecenin bir yarısı "beyim kondom dağıtalım" diyor. celallendim, gözlerime kan yürüdü.

2 ocak 1215: haddini bilmeyen o genci ve arkadaşlarını toplattım. "sizi Militia yaptım" dedim, kurda saldım beşini birden.

3 ocak 1215: hep yenicelilerin yüzünden oluyor toplumdaki bu bozulma. küffarın başını bu sefer tamamen ezmek lazım. hamdi çavuş ve kaya bey'le sefer planları üzerine çalışıyoruz.

4 ocak 1215: birinci kuruluş yıldönümümüz tüm yurtta coşkuyla kutlanıyormuş, hamdi bey söyledi. "neresi o tüm yurt?" diye sordum, town center'la altın madeniymiş. bilav zaferinden sonra iyice havaya girdi pezevenkler.

5 ocak 1215: yedi gün yedi gece şenlikler dürülsün diye emir verdim. town center önünde etli ekmek dağıttırıyorum. halk odunu yemişi bıraktı sıra sıra olup etli ekmek alıyor. yesinler et tutsunlar, inşaAllah tez zamanda gazamız var.

6 ocak 1215: pembe üniformalı bir grup köylü geldi bu sabah orman tarafından. yanlarında bir kaç tarkan da var. genç kızların aklı gitti. ziyafetin sonunda tarkanlardan biri "sizden odun satın almak istiyoruz, bol miktarda altın veririz" dedi. bizimkilerin yüzü asıldı, kaşları çatıldı, kılıcına davrananlar bile oldu. "yemiş de var.." deyince kucak kucak odun yığdılar adamın önüne. odun deyince bir acayip oluyor bu köylü milleti, cidden tırsıyorum artık. yemiş daha da fena. hepsini kazığa vurasım var, altından olduk.

7 ocak 1215: böyle giderse daha çok kazık yeriz gibime geliyor. çağ atlatan gençlere açtım durumu, "market kuralım, pazar kuralım, hal kuralım" dediler. iyi dedim, deli ibrağam'ın onardığı tahta duvarların ardını idris reyis'in akrabası bir mütaahhite verdik, inşaat çalışmalarını başlattım.

10 ocak 1215: man at arms'ları topladım. beyazlar giydim. bugün zafer günüdür dedim. bugün kafire galabe çalacağımız gündür dedim. aslanlarım, gazamız mübarek olsun! diye bağırdım, pek şevke gelen olmadı. "deli ibrağam daha iyiydi" diye mırıldananlar oldu. "herkese bir kese yemiş!" diye ekledim, zafer naraları atmaya başladılar. hamdi çavuşu da önlerine katıp yenice üzerine yürümeye başladık.

11 ocak 1215: daş duvarı geçtik, yenice üzerine yürüyoruz. akşam yenice ormanlarında kamp kurmayı düşünüyorum. celal efendi de bizimle beraber geliyor.

12 ocak 1215: şafakla beraber yenicelilerin orman köylülerine saldırdık. celal efendi bir kısmının hidayete ermesine vesile oldu, şahadet getirir getirmez hepsini bizim town center'a yolladım. population limit doldu beyim diyor hamdi bey. hala anlamış değilim neyin limitidir. köylülerin kalanını kestik. celal efendi çok kızdı ancak yapacak bir şey yok, savaş halidir.

13 ocak 1215: yeniceliler kendi town centerlarına doğru kaçmaya başladılar. peşlerinden ilerledik. krallarının da town center'da olduğu haberi geldi, daha da şevklendik. şafakla beraber yenice'ye taarruza geçeceğiz.

14 ocak 1215: sabah namazını celal efendi kıldırdı, hafif bir rüzgar var. askerleri toparladım, gün bu gündür dedim. "yine başladı.." diye söylendiler. hücum emri verdim. ordudaki disiplinsizlikle sonra ilgileneceğim.

15 ocak 1215: yenicelilerin evlerine girip harap ediyoruz. tüm köylü town center'a kaçmış. evler boş. barakalarını ve stable'larını yerle yeksan ettik. town center'a yaklaşamıyoruz, yağmur gibi ok yağıyor. yer yer yeniceli birliklerle çarpışıyoruz. pikeman diye birlikleri var, akıncılarımızın analarını ağlattılar. hamdi çavuşu üstlerine saldım.

16 ocak 1215: town center'ı hala alamadık. en son yenicelilerin tarlalarını da imha ettik. kılıçla okla daldılar ekinlerin arasına. tiksiniyorum vallaha tiksiniyorum bu heriflerden. hamdi çavuş tribute isteyelim diyor. bunca yoldan geri dönmek, bilemiyorum.

17 ocak 1215: tribute teklifimizi ilettik, 300 odun, 300 altın, 300 daş istedim. asker "300 de yemiş isterük" diye tutturdu. kaya bey'e kaş göz işareti yaptım. oracıkta aldık kellelerini. population limit ve orduda disiplin sağlanmış oldu.

19 ocak 1215: geri dönüyoruz. daş duvar yakınlarında konakladık. inşaAllah yarın town center'dayız.

20 ocak 1215: zafer alayları halinde köye döndük. milletin umrunda değil. herkes oduna yemişe gitmiş. kimse bizi sallamadı.

22 ocak 1215: çağ atlatan gençler marketi tamamlamışlar, haberini aldım. hamdi çavuş'la vardık gittik. atlı bir araba yapmışlar, bununla ticaret edeceğiz diyorlar. işletmeye aklım ermez ben sayısalcıydım deyip sıyrıldım işin içinden.

28 ocak 1215: rahatsızlandım, cırcır oldum. burada save ediyorum.

4 şubat 1215: bu sabah güvercinle mesaj geldi town center'a. britonlar elçi göndereceklermiş. skirmishlerini bozguna uğrattığımız kavim. iyi gelsin dedim hamdi çavuş'a. deli ibrağam'a haber saldım orman tarafındaki tahta duvarın ardına yenicelinin kulesi gibi iki daş kule daha yapsın.

6 şubat 1215: market işleri iyiye gidiyor. hunlarla ticaret yapıyoruz. atlı araba bir onların markete gidiyor, bir bizim markete geliyor. town center'daki has odada altın tepecikleri oluşmaya başladı.

8 şubat 1215: geçen ay sefer sebebiyle köylü yeteri kadar tarlada çalışamadı. ihtiyar heyetini topladım çare bulmak için. "yemiş yesinler, yapmadıkları şey mi" dedim. yemiş de yok dediler. "nasıl olmaz?" diye çıkıştım, karaborsaya düşmüş yemiş.

10 şubat 1215: yanıma dört man in arms alıp markete gittim. yemişleri tepe tepe yapmışlar, altın karşılığı satıyorlar. odun, daş, et ne ararsan var. "en çok yemiş hangi tüccarda var, tez buluna" diye emir buyurdum. yarın town center'da buluşacağım.

11 şubat 1215: öğle namazı çıkışında haber saldılar, tüccarı bulmuşlar. david elah isimli biri, ikindi çayında görüştüm kendisiyle. "sen hangi millettensin?" dedim, "benim milletim bu oyunda yazmaz" dedi. anlayamadım. "uzatmayalım, yemiş alacağız senden" dedim. küfesi çeyrek altına anlaştık.

12 şubat 1215: köylüyü daştan ve odundan kestim, herkesi tarlalara saldım. sabah akşam demeden ekin ekiyoruz. ustalara bir de yel değirmeni yaptırıyorum. idris reyisin amca oğlu ekmek yapmak için daş fırın kurmak istiyor, icazet verdim.

16 şubat 1215: tüccar haber salmış, yemişin küfesi 2 altın oldu diye.. çaresiz kabul ettik.

18 şubat 1215: tüm akıncıları geyiğe saldım. Allah'ın izni ve inayetiyle yemek sorununu çözeceğiz.

20 şubat 1215: yemişin küfesi 4 altın oldu. nasıl market anlayışı bu, biz yemiş aldıkça fiyatlar tavan yapıyor.

21 şubat 1215: akıncılar döndüler, geyik, hindi, koyun ne varsa avlamışlar. tütsüleyip kaldırdık. yemiş siparişlerini kestim ama nafile tüccar hazinenin yarısını aldı neredeyse. içim yanıyor içim.

22 şubat 1215: briton kafilesi geliyor diye haber verdiler deli ibrağam'ın diktiği kulelerden. briton kralı bizzat gelmiş. kalabalık bir güruh dediler, atlılar, okçular, piyadeler. hayırdır inşAllah diyerek tahta duvara gidip karşıladım.

23 şubat 1215: town center'da kralın onuruna ziyafet verdirdim, geyikler heba oldu ona yanarım. koca orduyla gelmiş adam, göz dağı veriyor pezevenk.

24 şubat 1215: briton kralı ile görüşmelere çekildik. skirmishler için yanlış anlaşılma oldu dedik karşılıklı. seviyeli ve soylu iki kral olarak "geçmişte yaşanan talihsiz vakıalar ilişkilere zarar vermesin" dileklerinde bulunduk. derken, briton kralı "süvarilerimizin karşısında hiç bir duvar dayanamaz" dedi, laf soktu şerefsiz. altta kalmamak için "kadınlarınız çok güzel etli bilav pişiriyorlar, bir hafta afiyetle yedik" dedim. yüzü allak bullak oldu. "azizim çok sağlıklısınız, kış vakti düşman saldıracak diye duvarda dört gece geçirmeye her kalp dayanamaz" şeklinde cevap verdi, ben de "sağlık hususunda sizin milletle yarışamayız, skirmishleriniz kaçarken çok iyi koşuyor" dedim, o bir nükte yapıyor, ben bir nükte yapıyorum. içimden "söyleyeyim çağ atlatan gençler tarih yıllıklarına bu atışmayı da yazsınlar, çok soylu bir gün oldu" diye geçiriyordum ki alkolün de etkisi ile kral coştukça coştu, susmak bilmedi. yarım saat sonra verecek cevap bulamayınca "o lafları atlatırım... " deyiverdim. hamdi çavuş "nassıl laf soktu oooff" diye bağırınca gaza geldi gavur briton kralı. bana bakıp "o laflar yokkuş aşşa" dedi, bu sefer bunun askerler "o lafın altında kalacağına gel benim kısrağın altında.." diye bağrıştılar. o esnada bende kayış koptu. gerisini hatırlamıyorum.

25 şubat 1215: dün gece briton kralı maiyetini toplayıp ayrıldı. çok ayıp ettik adama. beyefendi kral imajımdan çıkmış ağız burun dalmışım briton'a, hatırlamıyorum. kesin savaş ilan eder yakında. bu diyara geldik geleli başımız dertten kurtulmaz oldu. "oracıkta boğduracaktınız aslında" diyor hamdi çavuş. iyice tiksiniyorum bu köyün insanından daşından toprağından.

3 mart 1215: yemek sorununa hala çözüm bulamadık. et bulgur fasulya ne varsa britonlulara yedirdik, yine açıkta kaldık. "bre hamdi çavuş, onca yemiş, buğday hasılatı yaptık nerede bunlar?" diye sordum, o da bilmiyor. var bir iş.

4 mart 1215: deli ibrağam'ı orman tarafındaki duvara yolladım. hepsini daş yapmasını emir buyurdum. britonlara karşı tedbirli olmak lazım gelir.

6 mart 1215: yarın tebdili kıyafet market'e ineceğim hamdi çavuş'la beraber. yemişler nerede, ne oldular bakacağız. açtık açalı başımıza dert oldu.

7 mart 1215: bu sabah erkenden markete vardık. önce gıda haline gittik. fiyatlar ateş pahası. yemek, daş, odun hepsinin fiyatı almış yürümüş. "bu pahalılık nedendür?" diye sual ettim, "ürün az" dediler. halbuki ben biliyorum yüz öküz yükü yemiş kaldırdık daha geçen ay. hamdi çavuş "stokçu bunlar beyim" diyor. zaten garip garip tipler, tüm gıda hali pos bıyıklı, kalın kaşlı, esmer adamlarla dolmuş. başkalarını sokmuyorlarmış.

8 mart 1215: teftişlere devam ediyoruz. balık haline uğradık bugün. idris reyis'in ne kadar akrabası amcaoğlu dayısı varsa doluşmuşlar. balık da onlardan sorulur olmuş. hadi bunlar gölde balık tutup getiriyorlar da yemişçilere noluyor onu anlayamadım. bu konu ile ilgileneceğim elbet.

10 mart 1215: britonlulardan ses seda çıkmadı. tedirginim. kaya bey'e haber saldım, kuzey topraklarını keşfe çıksın.

15 mart 1215: bugün tekrar markete gittik köylü kılığında. yemiş alacağım dedim, yok dediler. "var, geçen ay bir sürü yemiş topladık" dedim, bunlar üçer beşer bir araya toplandılar. liderleri var, hayro diye çağırdıkları, o geldi. kimsin lan sen diye üzerimize yürüdü benimle hamdinin. kralım dedim, tanımadı pezevenk "buranın kralı benim lan" diye gürledi. araya girdiler.

16 mart 1215: akşam namazı çıkışı town center tarafından gürültü kıyamet yükseldi. koştuk, town center'a molotof atmışlar. bir grup köylü trading cart'ın tekerlerini ateşe vermiş bağırıp çağırıyor. aralarında market'teki elemanlar da vardı, tanıdım. ses etmedim. ben yapacağımı bilirim.

19 mart 1215: imdadımıza deli ibrağam yetişti çok şükür. öğle vakti market'te kavga var diye haber geldi, bir solukta koşup yetiştik. baktık ki deli ibrağam, marketin önünde durmuş, bir yandan bağırıyor ana avrat sövüyor, yenicelinin kuleyi yıktığı garip aleti getirmiş, marketin cama çerçeveye daşla girişiyor. can havliyle çıkanı da kendi daşla alıyor yere. kafaya, göze, karna nereye isabet ederse. yerde inleyenler mi ararsın, kıvrananlar mı, aman dilenenler mi.. delinin gözü kara. yorulmuyor da. akşama kadar almadık oradan "elleşmeyin, sürünsün pezevenkler" dedim.

20 mart 1215: ibrağam'ı yanıma çağırttım. iki büklüm utana sıkıla geldi. "dün ne yaptın öyle ibrağam anlat bakalım" dedim. duvar örecek daş kalmayınca markete varmış bu, daş istemiş. parayla demişler. bunun şarteller atmış "nasıl parayla lan sabah akşam ben topladım o daşları" diye. "sizi enişteme ... " diyerek gitmiş bu. merak ettim, "enişten kim" dedim, o daş atan arabanın adıymış. ondan sonrası malum.

22 mart 1215: marketteki elemanlardan yakaladıklarımızın kellelerini vurduk, yerlerine atlı birlik eğittirdim kaya bey'e. populasyondan kazandık. kara borsayı hallettik ama market david ve diğer tüccarların eline geçti bu sefer. en baştan yapmayacaktık. kapital düzenle savaşamayız dedi hamdi bey, o ne dedim, boşver beyim dedi.

28 mart 1215: save.

Part 4 >






0 yorum: