İşte Benim Hikayem Part 15

21 Temmuz 2013 Pazar yazildi.

-[farklı zaman, farklı yerler]
——-


günler geçiyordu, fakat nasıl geçtiğini gelin birde bana sorun. sonuç itibariyle ben yine aldatılmıştım. tövbe mi etmeliydim artık aşka, birini sevmeye. fakat ben tüm olan bitenden farklı kokular alıyordum. her ne kadar cansunun ağzından duymuş olsamda, kalbim inanma diyordu. ve ben şimdiye kadar hep onun sesini dinlemiştim. bu kadar kolay olmamalıydı herşey, onca yaşanan şeyin ardından özellikle. abisi yüzünden bana onları söylemekte zorlanmış olabilirdi, bana bi zarar gelmemesi için. çünkü gökhandanda ses seda yoktu beni hastanelik ettiği günden beri. peki o yanındaki lavuk? pekala benim vazgeçmem için oynanmış bi oyun olabilirdi buda. cansunun beni sevdiğine emindim en azından güzel şeyler yaşadığımız o günlerde. bu kadar kolay olamazdı herşey. tüm bu olanlara inanmak istemiyordum fakat zamana ihtiyacım(ız) olduğu aşikardı. günler bu şekilde birbirini kovalarken kötü bi haber aldık. ankaradaki halam vefat etmişti. bu haberi aldığımız günün gecesinde her türlü kalma ihtimaline karşın küçük birer bavul hazırlayıp yola çıktık ailecek, ve bazı diğer akrabalarlada beraber.

6-7 saatlik bi yolculuğun ardından geldik ankaraya. cenaze evine geldiğimizde arabalarla dolmuştu sokak. arabayı bulduğumuz boş bi yere bırakıp çıktık eve. eniştem karşıladı ağlayarak. oldum olası sevmezdim öyle ortamları. içeri girdiğimizde tekrar hatırladım bu durumu. tanıdık tanımadık ağlayan insanlar, bi yer bulup oturduk bizimkiler çoktan bırakmıştı kendilerini ortama ayak uydurup, bende fazla dayanamadım ağıtlar, bağırmalar yükselirken. bu kadar ağlamanın nedeni halamın hiç bişeyi yokken, ansızın gidişiydi. gelenler devam ediyordu bütün akrabalar tamamlanmıştı, cenaze yıkandı ve öğle namazına müteakip defnedildi. akrabalar tekrardan eve dönerken benim aklıma liseden kankam murat geldi. ben liseyi bıraktığımdan beri görüşmemiştik ve hayli zaman olmuştu. işi ankaradaydı. buralara kadar gelmişken görmek istedim. önce bizimkileri durumdan haberdar ettikten sonra rehberden numarasını bulup aradım, ilk başta tanıyamadı fakat daha sonra hatırlayınca çok sevindi ve mutlaka görüşmek istediğini söyledi. güzel olur dedim bende ve olduğum yeri tarif ettim tamam gelicem almaya dedi ve kapattık. şirketiyle benim olduğum yer arasında pek bi mesafe yoktu sanırım ki gelmesi uzun sürmedi. geldi harbi harbi baya değişmişti, yolda görsem mümkün değil tanıyamazdım. indiği arabadan ve giyim kuşamından işlerinin ve maddi durumunun iyi olduğu anlaşılıyordu. kısa süreli hasret gidermeden sonra bindik arabaya. işlerinden bahsetti, kauçuk şirketinin olduğundan ve durumunun iyi olduğundan. kendi evi, arabası da vardı. helal olsun lan dedim, doğrultmuştu belini. babasınında desteğiyle olmuştu tabi bütün bunlar, babasıda vefat edince herşey tamamiyle murata kalmıştı. önce onun şirketine gittik, orda uzun süre muhabbet ettik ben neden burda olduğumdan bahsettim daha sonra muhabbet dertleşme halini alınca herşeyi anlattım buna.

-[farklı mekan, farklı kişiler]
——

cansuyla olan durumumuzu, yaşadıklarımızı, abisiyle olan biteni, aslan abiye kadar herşeyi anlattım murata. lan s**tr et, başka kız mı yok. o kaybetmiş şeklindeki tesellileri daha çok acıttı sanki canımı. bu yüzden anlatmamıştım belki de o ana kadar kimseye tüm olup biteni. ayrılık acısını kendi başıma yaşamayı tercih ettim, çünkü bi başkasının yaramı hafifletmek için sıralıyacağı teselliler daha çok kanatacaktı yaramı. fakat muratla herşeyi açık seçik konuştuk, lisedede dertleşirdik sürekli bu şekilde. derken muhabbet onun özel hayatından, geçmişten, lise anılarından falan devam etti. bizimkiler bu gece dönüyorlardı ben anladım ki murat beni bırakmıyacak bi süre. hem durumu bizimkilere anlatmak hemde eşyaları almak için eniştemlere döndük muratla beraber. bizimkiler ayak üstü muratla muhabbet ettikten sonra muratı liseden tanıyor oluşlarından yararlanarak izini kopardım ve eşyalarıda alıp muratın evine gittik. ev değil saray yavrusu deyimini canlı olarak yaşayıp bizzat gördükten sonra muratın bana gösterdiği odaya koydum eşyaları. murat işini gücünü bıraktı beni gezdiriyordu rehberlik ederek. iyi gelmedi desem yalan olur beyler, cansu hala aklımdan çıkmazken bu değişiklikler silsilesi acımın biraz olsun hafiflemesine neden oldu.

günler geçiyordu ankarada. hemde beklediğimden iyi geçiyordu. bi yandan cansu aklımdan çıkmazken diğer taraftan murata ayak uydurmaya çalışıyordum. bi gün şehrin ünlü diskolarından bi tanesinde kendi halimizde eğlenmeye çalışırken masaya 2 kız geldi, merhabalaşmadan sonra murat tanıştırdığında anladım. birisi muratın arkadaşıydı diğeride arkadaşının arkadaşı. olm bunlar ne dediğimde fısıldayarak, değişiklik olur kanka cevabını aldım. tamam bakalım dedim anın akışına bırakarak. muratın arkadaşının adı burcu, burcunun arkadaşının ise buseymiş. yalan söylemeyeyim, kızlar güzeldi. hatta ortalamanın üstünde güzellerdi. kısa bi tanışma faslından sonra murat burcuyla muhabbete başladı, buseyse benle konuşmaya çalışıyordu. ben yadırgadım biraz durumu, cansu her an bi yerden çıkacakmış gibi bi hisse kapılmıştım istem dışı. aklımın cansuyla meşgul oluşu busenin sohbet başlatma çabalarının önünde sert bi duvar gibiydi adeta. fakat ben nerede olduğumuza aldırmadan mekana meyhane muamelesi yapınca, murat ve arkadaşından özellikle buseden tepki almıştım. elimde olan bişey değildi efkar basmıştı çünkü cansu hala aklımdaydı ve buse yanımdayken fena huzursuzdum. alınması gereken alkol dozajının üstüne çıktığımdan olacak bi süre sonra kendimi muhabbet ederken buldum. ve gitgide muhabbetin samimiyeti arttı. fakat bendeki efkar oranı halen hat safhadaydı, muhabbetin bi şekilde içine ediyordum

konu sevgilimin olup olmadığına geldiğinde var demiş bulundum. içimi rahatlatıyordum belkide, her an gözümün önüne geliyordu çünkü cansu.

bozulduğu her halinden belli olmuştu. güzel, ismi ne diyebildi.

cansu dedikten sonra senin var mı diye sordum sohbetin akışı gereği.

mucizelere inanır mısın diye sordu. bira boğazıma kaçıyordu. noluyo lan dedim yine kendi kendime. doğrudan cansu geldi aklıma hiç aklımdan çıkmazken.

hayır dedim konuyu kapatırcasına.

bende dedi. bi mucizeye kadar yok dedi sevgilisi olmadığını kastederek. o an iğnelendiğimi farkeder gibi oldum. yarıda olan birayı fondip yaparak murata döndüm, gidelim mi dedim.

erken değil mi daha kanka dedi halinden gayet memnun şekilde. ben iyi değilim dedim kafamı göstererek. kızlardan özür dileyerek ayrıldık mekandan. arabada ne oldu lan kızları bıraktık öylece dedi murat. haklıydı fakat gerçekten iyi değildim. muratın buseyle konuşmam yönündeki ısrarlarına ve önerilerine kulak asmadım çünkü cansu çıkmıyordu aklımdan.. kankamdanda özür diledikten sonra eve gelmiştik. odaya geçip vurdum kafayı yattım.

Part 16>

0 yorum: