İşte Benim Hikayem Part 7

21 Temmuz 2013 Pazar yazildi.

-[abi engeli]
——-


eve döndüm. salonda kimse yoktu, ışıklar sönmüştü. yatmışlardır diyerek odama geçtim kapıyı açık bıraktım. biliyordum damlayacaklarını. fazla sürmeden geldi bizimkiler. “sizi bekliyodum bende” dedim gülerek. geldiler oturdular yatağa.

“nasıl buldunuz gelininizi” dedim yine gülerek. yalnız kaldığımızda peder beyin söylediklerini annem devam ettirdi bu defa

“çok hanımhanımcık, marifetlide bişey. üzersen bu kızı kırarım kemiklerini” dedi. sevmişlerdi cansuyu. daha önceden hazalı da tanımışlardı fakat cansuya daha sıcak davrandılar. bende sevinmiştim bu duruma. biraz daha konuştuktan sonra iyi geceler deyip gittiler. odada yalnız kalınca cansudan gelen mesajı okudum

“ne düşünüyorlar benim hakkımda, konuştunuz mu?” demişti merakla.

“anneciğin çok sevmiş seni, babamında ondan eksik kalır bi tarafı yok” dedim durumu devam ettirerek.

“pis. bende çok sevdim onları, çok iyiler.” dedi

“bende tanışmak isterdim sizinkilerle fakat abinin ne yapacağı muamma” dedim durumdan yakınarak.

“boşver aşkım, bi süre daha bilmeseler daha iyi olacak herşey” dedi. peki diyebildim. yapacak pek bişey yoktu.

gökhanı tanıdıkça daha korkar oldum durumdan. yaşadığımız yer küçük olduğu için kavgalarını, vukuatlarını duyuyordum hep. daha sonraki buluşmalarda hep temkinli olduk, cansunun telefonunda kim bilir hangi kız ismiyle kayıtlıydım. gökhan tehditi her an için söz konusuydu. ilk başlarda yemim suyum aşk ile önüme koyulduğu için herhangi bi sorun teşkil etmiyordu benim tarafımdan. öpüşmeler mezesi oldu durumun. fakat daha sonraları sıkıntı olacağı şimdiden belliydi..

gökhan engeli laftaydı henüz. şikayetçi sayılmazdım pek. öğrenmeyecek miydi eninde sonunda? neler olabilirdi öğrenirse? cansu şikayetçi gibiydi abisinin bu tutumundan. hemde gereğinden fazla şikayetçi görünüyordu nedendir bilinmez. buluşmalarımız devam etti. yine bi buluşmamızda

sakin yerlerde buluşurduk genelde, cafenin birine girdiğimizde cüzdanı, telefonu, çakmağı üstüste kule şeklinde masanın köşesine koydum.

“kıro musun bee” dedi tepkisini göstererek. kıroyum emmee diye geçiştirdim konuyu. muhabbet sürerken ben tuvalete gitmek için kalktım masadan. işimi hallettim, saça başa şekil verdikten sonra masaya dönmek üzere çıktım ki tuvaletten gördüğüm manzara karşısında ne yapacağımı bilemedim.

[neler oluyor]
——-

cansu ağlar vaziyette koşarak çıkıyordu cafeden. ne oluyo lan dedim kendi kendime. arkasından koştum fakat ben cafenin kapısından çıktığımda o çoktan bi taksiye atlayıp uzaklaşmıştı bile. durumun şokunu atlatmaya çalıştım bi süre ayak üstü. ne olmuştu durduk yerde?

hemen dönüp masadaki telefonu aldım. aradım defalarca fakat hep telefonun meşgul tonu cevap veriyordu. bi kaç defa ısrarla aradıktan sonra telesekreter girdi söze. aradığınız kişiye şuanda ulaşılamıyor… duruma bi anlam verememiştim halada veremiyordum. ben tuvaletteyken bişey olmuştu ama ne? tahmin yürütmeye çalıştım. biri bişey mi demişti? veya görmek istemediği birini mi görmüştü? etrafa bakındım tanıdık kimse yoktu zaten tenhaydı cafe. garsona sordum sadece cafeden çıkarken gördüğünü söyledi.. cafeden ayrıldım dükkana döndüm. dükkana gelinceye kadar ki mesafede mesajları art arda sıraladım fakat hala ulaşmamıştı mesajlarım.

amcaoğlu durumu anlamış olacak ki noldu diye sordu. önemli bişey değil deyip geçiştirdim konuyu. tamam madem deyip dükkanıda bana emanet ederek fatura işlerini halletmek için ayrıldı dükkandan. dükkanda oyalandım biraz.

o gün, ertesi gün, ertesi hafta. haber alamıyordum cansudan. evine gitme derecesine çoktan gelmiştim fakat ailevi bi sorunu vardır belki diye de düşünüyordum. çünkü o gün ben tuvaletteyken cansuya ailesinden kötü bi haber gelmiş olma ihtimali vardı. benden haberi yoktu kimsenin, bi de benim gidip herşeyi mahfetme durumum elimi kolumu bağlıyordu. cansudan haber bekliyordum ancak ne herhangi bi ses vardı ne de hareket. öyküye durumu öğrenmesi için yalvaracak duruma gelmiştim. fakat oda eve kapanmıştı sınavlar yüzünden. onun mesajlarına da cevap vermiyordu. aradan ne kadar zaman geçmiş olsada yapacak bi şeyim yoktu, sadece cansudan bi mesaj bekliyordum.

artık içim bunalıyordu. bi gece yunusa mesaj attım gelebilecek misin diye. o da sınav haftasındaydı ve cevabı olumsuzdu. tekelden kendime yetecek kadar bira alıp tek başıma geçtim bi parka. gecenin karanlığında kimse görünmüyordu. telefondanda radyoyu açtım koydum yanı başıma ilk birayı açtım, ikinciyi, üçüncüyü, dördüncüyü derken çakırkeyf derecesinin biraz üstüne çıktığımı hissettim. bi şey düşünemez duruma gelmiştim, bünyeye sadece efkar hakimdi. öylece bakıyordum. derken omuzumda hissettiğim bi el ile irkildim.

Part 8>

0 yorum: