İşte Benim Hikayem Part 1

21 Temmuz 2013 Pazar yazildi.




kendimi anlatarak başlayayım. nickimle bahsedicem kendimden hikayede, yadırgamayın. nasıl bilmek istiyorsanız o yaştayım. sakin küçük bir ilde yaşıyorum. okul hayatımı lise sonda bitirdim. ne iş yaptığımı hikayede okuyacaksınız. tipim nasıl[ss'li] konu sahiplerinden değilim, yani tipsiz sayılmam. hemen yaratın kafanızda bi karakter. bu onun hikayesi olacak. baştan söyleyeyim okumak istemeyen, zaman kaybı olacağını düşünenler hiç başlamasın. çünkü biraz uzayabilir. sadece detaya girilmesi gereken yerlerde gireceğim ayrıntıya ve elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım. part part ekliyeceğim ve ilk mesaj güncelenicek devamlı. okumaya başlayanlar boşa yazıyor hissine kapılmamam için konu altından bildirirse memnun olurum..

ister hayal ürünü deyin, ister yaşanmış gerçek bi hikaye. başlıyorum..

-[başlıyor..]
*****

şiddetli baş ağrısı ile açtım gözlerimi. akşamdan kalmalığında vermiş olduğu bünyede uyuşukluk, vücudun çeşitli kısımlarında yer yer şiddetli ağrılar ve yarı uyku hali ile göbeğimi kaşıyarak doğruldum. kısık gözlerle duvarlara çarpa çarpa tuvalete gelebildim. az biraz rahatladıktan sonra tekrar yatağa döndüm. boylu boyunca uzandım ve sadece tavana bakıyordum. hazal… 20 gün olmuştu biteli ve herhangi bi hareket yoktu. ben 20 gündür bu dört duvar arasındaydım. ev ile tekel arasında geçirdiğim zamanları saymazsak tam 20 gün olmuştu bugün. döndüm ve boş bira şişelerine baktım. değer mi diye düşünmekten kendimi alıkoyamamakla beraber kalkıp bu durumdan kurtulmak içinde en ufak bir çaba göstermiyordum. çok mu sevdin lan onu diye sorduğumda kendime herhangi bi cevap alamıyordum. öyleyse nedendi bu dibe vuruş. aldatılmıştım lan, bana hayatım diyen kız bi başkasının hayatında başrolü üstlenmişti. bi başkasının kollarında bi başkasının dudaklarında arıyordu mutluluğu. tüm bunlar yiyip bitiriyordu beni. aldatılmak… bu koyuyordu işte.

asosyalin önde gideni olmuştum 20 gündür. 20 gündür insan içinde değildim. facebook,msn,mailler,donanımhaber… asosyalliğin dibine dibine vuruyordum. gelen bildirimler,son haberler, açılan konular, sık dinlenenlerin oluşturduğu bi playlist derken resmen hapsolmuştum o dört duvar arasına ve tam karşımda bir ekran. bu muydu beni hapseden diye sorduğumda kendime, hayır cevabını çok net alabiliyordum. bu bir vasıta sayılabilirdi ancak. tam olarak 20 gündür bu durumdaydım fakat işte o gün fena halde umursayasım geldi bu durumu. gereği var mıydı o dört duvara hapsolup gün gün beyni sulandırmanın. hemde hiç deymiyecek birisi için. hiç ama hiç gereği yoktu.

ilk iş olarak kalkıp birbirleriyle karışmış olan sakallardan kurtuldum. kendime çeki düzen vererek dışarı attım kendimi. ve kankam yunusa mesaj attım. “nerdesin?”. “öyküyleyim, bizim cafede.” diye cevap geldi. gittim yanlarına kısa bi selamlaşmadan sonra sandalye çektim ve oturdum. ilk defa insan içine çıkıyormuşum gibi bir hise kapılmıştım. sudan çıkarılmış balık gibiydim. durumu hafifletmek için muhabbeti yardım girdim. durum o kadar ciddi değildi beyler. eski ben gibi konuşabiliyordum, muhabbete ayak uydurabiliyordum hatta muhabbeti ben yaratabiliyordum. zaman zaman öpüşüp koklaşıyolardı küçük cilveleşmelerle. karşımdaki vaziyet gereksiz ve derin bi boşluğa itti beni.

Part 2>

0 yorum: