İşte Benim Hikayem Final

21 Temmuz 2013 Pazar yazildi.





burdan itibaren şu şarkı eşliğinde okumanızı tavsiye ederim, benim yazarken yaptığım gibi.
 -> http://fizy.com/#s/2b7i2s

eve geliyorum ve kapıyı içerden kilitleyip odama geçiyorum. kararsız kalıyorum cdyi pcye takıp takmamakta. takmakla takmamak arasında tam bir saat geçiyor. korkuyorum, fakat öğrenmenin zamanı geldi artık herşeyi diye düşünüyorum. son bi kez görebilseydim mucizemi, birazdan öğreneceklerimi onun ağzından duysaydım. son bi defa.. diye düşünürken elim titreyerek uzanıyor cdye. ve takıyorum cdyi. sadece bi tek video görüyorum cdnin içinde. tıklıyorum ve melek yüzlümü görüyorum. gözleri şişmiş durumda fakat o haliyle bile dünyalar güzeli benim için “mucizemmmmmm” diye giriyor söze. o kadife sesinden o kelimeyi videodan da olsa bi kere daha duyunca içim cız ediyor, derinlerden bi parçam koptuğunu hissediyorum sadece.

ve anlatmaya başlıyor her şeyi

yıllar önce ailecek bi seyehattan dönerken bi kaza geçiriyorlar. annesini o kazada kaybediyor bu. babasıysa olayın üstünden pek bi zaman geçmeden yeniden evleniyor başka bi kadınla. evlendiği kadının cansudan 3-4 yaş büyük bi oğlu olduğunu ve isminin gökhan olduğunu öğreniyor cansu. babasının yeni karısı, evladından ayrı tutmuyor cansuyu. gökhan da zamanla gereğinden fazla sahipleniyor cansuyu. babasının bile karışmadığı konularda gökhan itiraz ediyor her zaman. benimle tanıştıktan bi süre sonra bu sahiplenişin duygusal olduğunu anlıyor cansu. bu sahipleniş zamanla sözlü ve fiziksel taciz halini alıyor, gün günde artıyor bu taciz fakat korktuğu için kimseye bi şey diyemiyor cansu. (ben bu kısmı okurken sadece yumruğumu sıkabiliyorum, elimden bi şey gelmiyor oluşu kahrediyor) gökhanın sürekli kavga ediyor, vukuatlara giriyor ve çoğu zaman boş gezmiyor oluşu kısacası belalı bi tip oluşu da etkili oluyor cansunun gökhandan ölümüne tırsmasından. günler böyle geçerken biz tatildeyken okulun gezisinde olmadığını anlıyor cansunun ve herkesi ayaklandırıyor. defalarca arıyorlar, mesajlar atıyorlar fakat cansunu telefonu bozuk olduğu için hiçbiri ulaşmıyor cansuya. cansu mesajları, aramaları çok daha sonra görünce apar topar dönmek zorunda kalıyoruz tatilden. cansuyu evine bıraktığımda her ne kadar bende gitmek istesem de o, gökhanın yapacaklarından korktuğu için izin vermiyor buna. yalnız gidiyor ve gökhan tartaklıyor bunu biraz. babası desteklemiyor bu durumu fakat o da gökhandan korktuğu için göz yumuyor olanlara ve gökhan zorla eve kilitliyor bunu telefonunuda alıyor elinden. numaramıda zorla öğrenip cansudan bana ulaşıyor. adamlarını toplayıp elinede bi balta alarak tren istasyonuna çağırıyor beni, ben cansudan bi haber vardır diyerek giderken aslan abi durduruyor beni ve kurtarıyor o an için. daha sonra cansunun yalvarışları üzerine başka bi ile taşınmak şartıyla söz veriyor bana bişey yapmayacağına. zaten o andan sonra sesi soluğu kesiliyor gökhanın. bi kamyonet ayarlayıp apar topar yüklüyorlar eşyaları ve birikmiş kira borcunuda ödeyerek kimseye bişey demeden ayrılıyorlar evden. cansu bana zarar geleceği için ayrılmak istiyor, benim kolay kolay peşini bırakmayacağımı bildiği içinde sevgili numarasını hazırlıyor. kuzenini bi şekilde ikna ediyor sevgilisi rolünü oynaması için. benim onu önceden gittiğimiz yerlerde aradığımı bildiği için taşındıkları yerden sadece bu oyunu oynamak için geliyor ve sevgilisiymiş gibi el ele kuzeniyle görünüyorlar bana bilerek. bense sevgilisi diye kuzenini dövüyorum. rolünü ne kadar iyi yapamasada ben onu seviyorum diyor gözlerime bakarak inandırıcı olması için. beceremiyor, ağlamaya başlıyor. onu o halde gören bende kendimi tutamayacağımı anladığımda ayrılıyorum yanından. daha sonra cansu tekrar dönüyor taşındıkları ile. benim bütün bu tezgaha inanmama ihtimalime karşı da bu videoyu çekiyor. videoyu seni çok sevdim mucizemm, ölene kadarda seveceğim şeklindeki cümlelerle bitirirken gözyaşlarını tutamıyor. ağlarken zor kapatıyor videoyu ve videonun tam bittiği yerdede bizim parçamız çalıyor.

ben hüngür hüngür ağlıyorum. evdekiler duyuyor sesimi, ne oldu oğlum diye tekmeliyolar kapıyı. ben duymuyorum onları. aklımda sadece cansu. halil sezainin filmdeki son sahnede incir reçeli yerkenki durumunu aklınıza getirin, o anı o şekilde betimleyebilirim ancak. yaşadığımız güzel anlar geliyor gözümün önüne, onu o cafede ilk gördüğüm gün. o siyah saçları, o beni büyüleyen bukleleri, karbeyazı teni.. gitmiyor gözümün önünden. öylesine kin doluyorum ki o an. cansuyu bulmaya değil gökhanı bulmaya yemin ediyorum. katil olmaya yemin ediyorum. fakat daha sonra öğreniyorum hapse girmiş gökhan adam yaralamaktan. oh çekiyorum kocaman. biraz olsun umutlanıyorum fakat gökhanın kendisine yaptıklarından dolayı cansumun bi daha bana geri dönmeyeceğini biliyorum hemde adım gibi.. nasıl unuturum onu diye düşünüyorum. mümkün mü öyle bi şey diye soruyorum kendime. kalbime gömmeye karar veriyorum daha sonraları. o şehirde yaşayamayacağımı bildiğim için ankaraya yerleşiyorum bi süre. muratla burcu evleniyor. bense buseyle bi şeyler denemeye çalışıyorum fakat cansunun yerini onunla doldurmaya çalıştığımı defalarca kez ona cansu diye hitap ettiğimde anlıyor buse ve onunda sevgisini mundar ediyorum.. başkalarıyla deniyorum bi şeyler fakat makaradan öte gitmiyor hiç kimseyle hiçbir şey.. bi daha bulabilir miyim diye düşünüyorum gerçek aşkı.

bi daha yazabilir miyim acaba kendi aşk hikayemi?

-SON-

okuyanlara teşekkür ederim.

***
var mıdır sevipte ağlamayan?

merak ettim sadece. aşkın, gerçek aşkın kelime anlamını yüreğiyle öğrenmiş ve aşk sınavından tam puan almış, derece yapmış bir adam. var mı öyle biri? yeminle elini öpücem.

aşk acısı falan değil, umut yoruyor insanı. demir atmışken onsuzluğa, unutmaya yeminler etmişken, unutmak için onun yerini bi başkasıyla doldurduğunu ve o bir başkasınında duygularını mundar etmişliğin verdiği azabı kendine bile gönül rahatlığıyla söyleyemiyorken, gittiğini, geri dönmeyeceğini adın gibi bildiğin halde baktığın her yerde onu görürken, onunkilerden başka bir çift gözün derinliklerinde boğulmaktan hala ölesiye korkarken, onun teninin kokusunu dünyanın en güzel kokusunda bile bulamayacağını biliyorken, onun elini tuttuğunda içine düştüğün sıcaklığı, cehennem ateşinde bulabileceğine hala şüphe ederken, madem gidecektin, neden bana gelecekten bahsettin diye ona kızman gerekirken, kendini yine kendine kızar halde buluyorken bile derinde bir yerlerdeki umut kırıntılarından hayat buluyorsun belkide. ben artık yorgunluktan olacak gelsin onlarıda süpürsün diye yalvarıyorum Allah’a.

var mı lan harbiden buraya kadar okuyan? yok yok şaşırmıyorum, onlarca bölüm hikayemi okuyanlar sizler değil miydiniz sonuçta. şu yukarıdaki zırvalıklarında başrolünü çok iyi tanıyorsunuz aslında. kolay değil beyler, şu yaşadıklarımın gramını yaşamış en azından tahmin edebilecek bir dost var mı aranızda bilmiyorum ama yazarak kusuyorum işte sustuklarımı. başınızı ağrıttığım için özür dilerim. durun, tutamıyorum yine kendimi..

ten kokusu… onlarca şiire hatta romanlara bile tek başına bir konu olur beyler. yaşamayanlara ancak dalga konusu olabilir belki ama bilemezler ki o büyüyü. ona sarıldığında, koyun koyuna sadece uyuduğun bitmesin istediğin o gecelerde üzerine, benliğine, içine sinmiş o koku. ciğerlerimi bir kere olsun yeniden o kokuyla doldurmak için vermez miyim dünyaları?

beni en iyi tanıyan şarkılar belkide. şarkılar, bizim şarkımız. beraberken çok şey ifade eden o ses, şimdi duymaya korktuğum seslerin en başında. şarkı sahibi takdirler görürken tarafımdan bir zamanlar, şimdilerde bela okuyorum. orda veya şurda el ele, sarmaş dolaş görülen her çift yetiyor beni devasa bir boşluğun içine atmaya. o boşluk, tarif edilemez işte. mümkün değil. belki en çok o zamanlar arıyorum ellerini, nefesini, kokusunu, sesini, onu..

çoğu zaman uyumak istemememin nedeni kendimi hüngür hüngür ağlıyor halde bulmaktan korkmamdır belkide. rüyalarıma girer, ben geldim der, sıkı sıkı sarılırım. gözlerimi açtığımda kollarımda sadece çiçekli yastığım, tutamam yine gözyaşlarımı.

yok lan işte, mucizem yok benim. şu boktan hayatıma mucize olup gelmesini, yeniden mucizem olmasını herşeyden çok istemez miyim? gözlerine bakarak sarhoş olmayı, o dudaklarının nemini yeniden dudaklarımda, hiç değilse yanağımda hissetmeyi. teselli etmeyin beyler, teselliler canımı daha çok yakıyor. “daha iyisini buluruz, kız mı yok oğlum sana”. yok lan işte. var mı? banane diğer kızlardan, nerde benim mucizem, nedir bunun ilacı, nasıl geçer bu acı? her an kanamayı bekleyen bir yara olarak kalacak içimde, adım gibi bildiğim halde bunu sorum bu sizlere…

2 yorum:

  1. helal olsun kardesim onuna kadar okudum harbi aglattin be kardes

    YanıtlaSil
  2. Abicim bu nasıl bi ask hikayesidir gözlerim doldu senin duygularını ancak tahmin edebiliyorum başka da bisey diyemiyorum abi

    YanıtlaSil