Anlatsam Mı Anlatmasam Mı part 13

18 Temmuz 2013 Perşembe yazildi.

durdum biraz yine gözlerim doldu
şurda bekleyip bir otobüse binip geri döneyim dedim
ama anasına babasına ayıp olmasın diye yapmadım **ebrunun bu yaptıkları hiç çekici gelmiyordu
gönlümdeki prensese yakışır hareketler değildi bunlar
açtım arka kapıyı. annesi gilde olaydan şüphelenmesin diye
babasına dönerek
-abi ankara gidiyorum beni de atarmısınız dedim
-bin deli çocuk dedi annesi
onlara göre keyifli bana göre surat mimikleri ile iç duyguların zıt karekterleri canlandırdığı bir ortamda
bindim arabaya
suratına bile bakmadan bende kafamı kendi tarafıma çevirip devam ettim
bir önceki gün, gün boyu çalışmanın ve o ana kadar uykusuz olmanın ve yolculuğun verdiği yorgunlukla
uyuya kalmışım
kalktığım da saat 11 olmuş. arabada yalnızım
ayıptır söylemesi kalkınca biraz da salyam akmış
ne ayıbı amk. inci burası
onu silerken bir baktım kimse yok.bir yere park etmişler beni orda bırakmışlar
boynumun anası sikilmiş
adam kaldırır en azından nereye gittiğinizi söyler amk.
bekle baba bekle gelen giden yok
ebruya mesaj atsam olmaz
biliyorsunuz durumları
yarım saat kadar sonra geldiler
babası.
-seni kaldıracaktık ama ebru kıyamadı uykuna o yüzden bıraktık seni dedi
ben ebrunun suratına bile bakmıyordum
onlar yolculuğa çıkıncaya kadar uyumuş
beni arabada bırakıp üniversiteye gitmişler işlemleri halletmişler
öğlenden sonra yine gideceklermiş
yanlış hatırlamıyorsam ata kule diye bir yer vardı. cumhurbaşkanlığı civarı bir yerde oraya gittik
sonra öğlen yemeği için bir restorana gittik.
ben annesi ve babasıyla hiç bir şey yokmuş gibi konuşurken ebrunun suratına dahi bakmadığımı
yenileyeyim
yemeği yedikten sonra
hesabı istedi babası
hesab gelince bende elimi cebime attım babası elini olmaz işareti yaparak durdurdu beni
tam cebinden parayı çıkarırken
ebru hesapı eline aldı
-ben ödeyeceğim bana dedi
çantasından parayı çıkardı
parayı ödedi
annesi babası sağol derken ben birşey demedim
sonra ebrunun bana bakıyor olduğunu hissettim
ama ben yine oralı olmadım sonra kulağıma yaklaşıp -sana hiçbir şekilde borçlu olmak istemem dedi
ben ona çorba ısmarlamıştım ya dinlenme tesisinde onu kastediyor
ben siklemez bir şekilde ona bile bakmadan devam ettim
yine gezmeye kızılay sonra ataya fatiha okuma şansı bulduğum anıtkabir e gittik.
bi de yapay şelale vardı galiba orları gezdik. baya bir dolaştık yani
bunlar bu arada birkaç işlem daha hallettiler okul hakkında
biraz daha gezip fotoğraf çektirdikten sonra
ne yapalım konuşmaları başladı
ebru gidelim baba dedi
annesi biraz daha gezelim isterseniz.bir kaç bişey de alırız dedi.
babası bana döndü
-ne yapalım kelebek dedi
-bayanlar herşeyi daha iyi bilir dinleyen olmaz beni dedim
ebru pis pis bana bakıyor gidiydi
ama sikimde değildi oh olsun amk.
-bırakalım gidelim bunları burda istersen dedi babası gülerek
-bir yere bırakalım alış veriş yapsınlar biraz mutlu olsunlar dedim. yine imalı bir şekilde
-iyi fikir dedi annesi
avm sayılır mı sayılmaz mı bilmiyorum bir yer bulduk. onları bekleyeceğimiz kafeyi gösterdik. onlar gitti
biz babası ile oturduk çay içiyoruz
adam kumarbaz biliyorsunuz hadi tavla oynayalım dedi. diğer oynayanları görünce
çok fena muallaka düştüm
oynasam ebru gelecek kumarı bırakmadın mı sen diye hem bana hem babasına kızacak
bilmem desem. nasıl esnafsın sen diyecek
zaten ebruya da kızgındım koy gitsin götüne diyerek oynayalım dedim
başladık
herifin çok yavaş oynuyor sayıyor eliyle ayar etti beni.
eh amk.bu kadar biliyon neden oynuyon.
yarram kumardan nasıl ütmüş o oteli diye düşünüyorum
ama numara yaptığı 3 elden sonra belli oldu beni kızdırıp moralimi bozmak için yapıyormuş
itiraf etti.
yalan yok beyler kaydı herif bana
-bunlar gelmeyecek bir daha oynayalım dedi
-şansım yok dedim
-aşkta kazanırsın dedi. sanki birşeylerin farkına varmış gibi
-kazara kazanırım sonra aşkı da tam kaybederim dedim
tamam sen bilirsin dedi bıraktık.bir müddet daha bekledikten sonra
geldiler
ebrunun elinde 3 poşet. annesininkini saymadım bile
ebru poşetlerin hepsini yere bıraktı. annesi masanın üzerine iki poşey koydu
birini kocasına verdi bu senin diye
diğerini de bana uzattı -bunu sana ebru aldı diye.
**yine beyin felci geçirdim
amk. kız bana o kadar trip atıp üstüne hediye mi alıyordu
bi kere bile gülmeyen kız?*
sokarım o kadar aşk eziyetine
anası babası orda olmasa suratına fırlatırdım bakmadan hediyeye
babası hediyesini hediyesini açtı tüm gözler ona yöneldi tabi
adamın tuttuğu takımın forması ve arkasında karısının ismi
-ilk defa işime yarayacak bir hediye aldın diye takıldı karısına
sonra herkes bana baktı
saçma sapan birşey çıkmasın diye dua ederek açtım
tuttuğum takımın forması ve arkasında ebru yazısı
hediye üzerindeki bakışlar benim vereceğim tepkiye çevrildi
ulan sanki bir yumuşama oldu kızda bana karşı hissine kapıldım
biraz sevindim ama tepki de koymam lazımdı
-hmm ebru dedim formanın arkasına bakarak
demez olaydım amk.
bizimki ankaranın sert rüzgarını suratımda hissettirdi yazın sıcağında
-elif mi yazsaydım, ebru işte dedi
annesi ve babasının elif olayından haberi olmadığı için onlar espri olarak karşıladılar bunu ve güldüler
-sen ne yazarsan yaz benim gözlerimin okuyacağı tek isim var dedim
hiç istemeyerek teşekkür ettim kibarlık görünsün masada birazcık diye
onlarda birşey içti sonra kalktık
arabaya giderken ebru ile ben yan yana olmasada yine arkadan yürüdük
sonra bana biraz yaklaşıp
-annemin fikriydi beyefendi dedi
-çok normal sen fikrini elife sabitlemişsin dedim
**arabaya geldik. herkes bindi
alanyaya doğru tekrar yola çıktık
yine aynı senaryo devam etti belirli bir süre.
sonra bir molada ebruyu tuttum yalnız kaldığımız bir zaman
-eğer böyle devam edersen bir daha adını bile anmam. yeter ama dedim
-konuşmuyorum ben seninle git elife anlat derdini dedi
-öyle mi dedim
-öyle ded
-sen bilirsin boşuna koşmuşum peşinden burlara kadar dedim
-hem suçlu hem güçlüsün dedi
-suçumu söyle lan dedim
-sen daha iyi bilirsin beyefendi dedi
annesi ile babası da bize doğru gelmeye başladır
ebruya yaklaştım
-sen şimdiden olmayan birşey için bana böyle yapıyorsan uzatmaya gerek yok. ebru dedim
-alanyaya kadar daha dayan bana sonra bir daha göremeyeceksin zaten dedim
geçtim arabaya oturdum
annesi ile babası da gelince ebru da bindi yanıma
yine aynı tavırlar
ruhunu sikeyim emi
ya böyle bir naz olamaz aşık usandıranı siktir edin aşk katili yapar adamı
bir süre yol aldıktan sonra telefonu aldı eline
bir süre sonra benim telefondan mesaj bildirim tonu geldi
bana mesaj attığı belliydi okumadım bile amk.
babasından bir kalem istedi
bi de petrollerde dağıtılan peçetelerden birine uzandı
kağıda birşeyler karalayıp
bana uzattı
-mesaj geldi okusana yazmış
elimi uzattım kalemi almak için
-elifciğim göndermiştir yazdım aynı peçeteye —artık hiç inanmıyorum yazıp bana geri verdi
-birazcık inanırken benimle konuşsaydın tam inandırırdım dedim
sonra birşey daha yazdı almadım yazdığını kalemi uzattı yine almadım
onun yaptığının aynısı ben ona yapıp cama suratımı çevirdim yol boyu
arasıra babasının sorduğu sorulara cevap verdim
babası seni eve mi bırakayım dedi evet dedim
cebimi yokladım anahtar yok
kaybetmişim amk bi yerde
şimdi adamlara anahtarı kaybetmişim desem evlerinde yatmak istediğimi sanacaklar diye birşey
söylemedim
gece 3 gibi alanyaya indik
babası beni eve bıraktı
annesi ve babasına teşekkür edip herkese iyi geceler diyerek ebrunun suratına bile bakmadan indim
arabadan
biladeri aramak için telefonu çıkardım
ebrunun gönderdiği mesaj
-seni seviyorum…
biladeri aradım evdeymiş kapıyı açtı girdim direk yattım
ertesi gün yine mesaj attı ebru
-elifden gelen mesajı okudun mu diye
-evet beni çok seviyormuş dedim
-sen de onu seviyor musun? diye sordu(kendini kastederek)
-benim sevgime inanmayan birisini sevemeyeceğimi yazıyorum şimdi göndereceğim elife mesajı. dedim
benim sevgime inanmayan birisini sevemem yazdım. ebruya gönderdim
hemen arkasından bir mesaj daha yazdım
-yine yanlış bir mesaj mı aldın yoksa?? dedim.o gece beni yanlış anlamasını kastederek
telefonu kapattım. **yeter amk. ayda yılda onun vesilesi ile bile olsa ankraya gittik onu zehir etti.
bi gece arkadaşlarla eğlenmeye gidelim dedik onu burnumuzdan getirdi
cıncık gibi kızı ona olan sevgimizden dolayı sikmedik.
ebruyu sevelim dedik aşka küstürdüm kalbimi.
inat ettim açmadım amk. telefonu kapalı kaldı iş bitinceye kadar
iş bitti eve gittim sanki yıllardır o anı bekliyormuşum gibi telefonu açtım
hiç bişey yok.vay amk.
biraz sonra gelir herhalde diye saat 3 e kadar bekledim bi sikim yok
ihtimaller yine belirdi.
ya ne diyeceğini bilemedi
ya da sikerim kelebeğini karı gibi naz yapıyor diye düşünerek siktir etti beni hayatından
3 hafta boyunca hiç bir sikim olmadı hayatımda
tamamen rutin
işe gel
telefona bak. yola bak ebru yok. tekrar telefona bak yola bak ebru yok
eve git telefona bak. tekrar telefona bak sonra tekrar mesaj yok
elif amk. kaltağı da okulu için hollandaya döndü diğer birkaç arkadaşıyla
vedalaşırken ben dükkandan kaçtım beni görmesin gelmesin veda etmeye diye
hayatımı siktiği yeter amk
zaten telefonumda yoktu onda bulamazdı beni birdaha.
elifden kurtuldum ama içimdeki ebrusuzluktan kurtulamadım
sevgilinize sırf laf olsun diye dersiniz ya arasıra
her an seni düşünüyorum diye.
ben laf olsun diye değil harbi harbi her an onu düşündüm.
oturup ağladığımda oldu tek başıma
yalnızlığımı paylaştığımda oldu içkilerle
bir sikime faydası yoktu
ne zaman bana çare oldu
ne de içkiler
hiçbiri gönlümün ona olan eksikliğini gideremedi
onun marjinali yoktu ne aklımda ne kalbimde
o abartmıştı olayları
hiç yoktan yere abartması beni önce kızdırdıysada sonra bana olan biraz yumuşaması
benim çektiğimi biraz da o çeksin mantığını uygulatıp hayatımın 3 güzel haftasını sikti.
hemde her gün, saat dakika ve saniyeleri üst üste koyarak
**3 hafta gibi bir süre sonra babası dükkana geldi
iki üç muhabbetten sonra
kelebek tekrar ankaraya gidiyoruz yine sürpriz yapalım mı dedi
-ebru bu defa istemez.biz ayrıldık galiba onunla dedim
-şu galibayı bi anlat bakayım dedi
şu an size niye bu hikayeyi anlatıyorsam aynı sebeble babasına da anlattım
elifle olan o geceden telefonu kapattığım o geceye kadar
-ben bile inandım elif olayına, yeşil gözlerine kanmıştır kız ne yapsın dedi
beni teselli etmek istercesine
-size herşey için teşekkür ederim dedim
-sevmiyor musun artık dedi
-tek benim sevmemle olmuyormuş bu iş dedim
-haklısın dedi
telefonu eline aldı
ebruyu aradı
-kızım ankaraya kelebeğide götürelim mi tekrar dedi
olumsuz bir cevap almış olacakki
bana müsade dedi. birşey olursa ararsın dedi
gitti
evet ebru gidiyordu ankaraya
artık gözleyecek yol da kalmıyordu bana
boş boş geçen insanlara bakacaktım
gelen bir iki turiste içimde aşk acısıyla birşeyler satmaya çalışacaktım
iyice soğudum herşeyden
içimde iki gram kalan umut da siktirip buharlaştı
aramadım amk. arasam sikilen yine ben olacaktım.
koş koş nereye kadar koşuyon peşinden
ama o aradı geç oldu ama aradı
ilk sözü bu olsun istemezdim bana yazdığının
ama yine de şükür dedirtti **babamı mı sokuyorsun artık araya diye attı mesajı
-özür dilerim dedim sadece
sonra yine birşey yazmadı
-babam gelmiş zaten dedi anlattı bana senin suçun yok biliyorum dedi
-özür dilerim dedim
-tamam özür dileyecek birşey yok.ben ankaraya gidiyorum bir elveda mesajı atmak için rahatsız ettim
dedi
-özür dilerim dedim
-ne için özür diliyorsun dedi
-özür dilerim dedim
??? yazıp gönderdi
-özür dilerim dedim
-asıl ben özür dilerim kelebek dedi
-tamam şimdi elveda o zaman dedim
-böyle veda etmek istemezdim dedi
-başkalarında yapmazsın artık dedim
-başkası olmayacak uzun bir süre dedi
-ne zaman gidiyorsun dedim
-yarın gece çıkıyoruz dedi
-dikkat et kendine dedim
-sende dedi
-seni çok sevdiğimi yeterince söyleyemedim özrün bir tanesi onaydı haberin olsun dedim
bir kaç saniye sonra telefon çaldı
ebru arıyordu
açmasam daha iyi olacağını biliyordum çünkü ağlıyordum
ama açtım işte
sadece nefesine karışan ağlama sesini duydum
titreyen sesiyle
-bende seni çok seviyorum dedi
o da benim ağlamamı duydu.
-özür dilerim dedim
-bende seni seviyorum dedi
-çook özür dilerim dedim
-bende seni çok seviyorum dedi
-gitme dedim

**daha çok ağlamaya başladı
bir süre sadece ağlaştık
-nerdesin lütfen söyle kelebeğim dedi
-hep sendeyim ebrum dedim
-gel lütfen dedi
-eğer seni tekrar kaybedeceksem bırak alışmışlığım üstüne devam edeyim sensizliğin dedim
-lütfen gel dedi. ağlayarak kapattı
gel dedi de nereye amk. herhalde evdedir diye evin altına gittim.
çok seviyordum abi kızı sike sike gittim.
bu aşkın bana ızdırap vereceğini bile bile gittim
evin altına geldim
-ebrum diye mesaj gönderdim
-sen kimsin dedi. piçlik yapıyor amk.
-aşşağıda bekleyen delin dedim
-tamam hemen geliyorum dedi
bekle bekle yok.20 dakika bekletti beni.
-nerde kaldın tosbağa diye mesaj attım
bi kaç dakika sonra indi.
kapıdan çıktı
geç kalma sebebi de belli oldu. giyinmiş süslenmiş.
10 metre civarı bir mesafeden bana öyle baktı
bende ona öyle baktım
o bana baktı ben ona baktım
biraz daha beklesem kalbim sarı kart verecekti amk. sarılmayı hayata geç soktum diye.
ellerimi kaldırdım
ağlamaklı güldü
bir adım attım ellerim havada
o bir adım geri gitti gülümseyerek
ben iki adım daha yaklaştım durdum
o bana yürümeye başladı sallana sallana
dibime kadar geldi
-merhaba dedi gözleri yerde parar gibiyken **çenesinden tutup gözlerini yakaladım gözlerimle
-merhaba tosbiş dedim
ellerimi indirirken yanağıma bir öpücük kondurdu
akabinde de sarıldı pehlivanlar gibi çekti beni kendine
-gitmem gerektiğini sende biliyorsun dedi
-alanyadan değil gönlümden gitme dedim
-sende elif …
sözünü kestim
-vallahi bişey yok neden inanmıyorsun hem gitmiş o hollandaya dedim
-inanıyorum dedi.
-e o zaman neden hala onu konuşuyorsun dedim
-ilk günden biliyorum birşey olmadığını dedi
-nasıl yani dedim
-ilk gün inandım sana dedi
-ilk gün inandında neden böyle yaptın dedim
-bilmiyorum dedi
-hem bilerek hem bilmeyerek hep beni üzecekmisin böyle dedim
-unutmaya çalıştım seni
sensizliğe dayanamayacağımı çok önceden anladım.
o kızı sadece bahane ettim kendime
ama yapamadım. evimize gelmemiş olsaydın, evdeyken
otele gelmemiş olsaydın, oteldeyken
bu sokakta beni beklemiş olmayasaydın bu kapıdan çıkınca
kalbime hiç girmemiş olsaydın her kalp atışımda
olmazdın. seni daha kolay unuturdum
ama unutamadım
her yere baktığımda seni gördüm
gözlerimi yummaya çalıştım seni unutmak için
kalbimle gördüm seni
unutamadım işte.
hiç haketmedin benim tarafımdan üzülmeyi ama ben korkularımın geçmediğini farkettim
seni unutmaya çalışmak
bana sadece ceyhunu unutturup seni daha çok hatırlattı
inan gidemezdim. gitsem de kalamazdım ankarada sensiz.
en azında böyle gidişi haketmedin
ben en iyisi sen beni gerçekten aldatıncaya kadar bekleyeyim
yoksa hiç unutamayacağım seni
seni ilk sevdiğimi söylediğim anda bundan daha fazla kimse sevilemez diye düşünüyordum
ama her geçen gün seni daha çok sevdiğimin farkına varıp kendi kendime yanıldığımı farkettim
offf çekerek devam etti
ne yapacağım bilemiyorum
ama seni çok seviyorum dedi **taa amk ben böyle konuşmanın. yarrağı yemişiz haberimiz yok.
bende döktüm biraz içimi ona
-bak tosbiş dedim
seviyorsun, sevdirmiyorsun
korkuyorsun, beni de korkutuyorsun
halimi görüyorsun, sevdiğine hiç acımıyorsun
kendi kendine planlar yapıyorsun beni unutmak için, kanayan yarama tuz döküyorsun
ankaralara gidiyorsun benden habersiz,ama beni de kendinle götürüyorsun
kendi kendine bunları yaparken beni de ölüme götürüyorsun.
yapma lütfen dedim
-seni üzmek istemiyorum dedi
-ayrılalım mı istiyorsun dedim
-denedim ama yapamadım ki dedi
-tam olarak nedir seni bunu denemeye iten şey dedim
-sana olan aşkımın büyüklüğünden korkuyorum dedi
-lütfen biraz da kendini büyüt boşuna acı çektirme ikimizede bırak gittiği yere kadar gitsin dedim
yine sarıldı.
iki defa yanağımdan öptü
sonra dudağıma geçti
öpüşürken dudaklarıma damlayan gözyaşlarını hissettim tuzlu tuzlu
o tuz içimdeki acıya karıştı
alt çenemde ki ağlama gamzeleri belirdi
öpemedim daha fazla
sıkıca sarıldım
-lütfen bırakma beni dedim.
ağlamaklı bir sesle
-bırak desende bırakamam serserin oldum serseri dedi.
hatırlayanlar hatırlar bu cümleyi.
sonra burnu çekere bıraktı sarılmayı
telefonunu çıkardı
babasını aradı. ağlama ses tonu geçmemişti henüz
-baba senden birşey rica ediyorum diyerek başladı konuşmaya…**yarın gitmeyelim lütfen dedi. karşıyı
dinleyip
ertesi gün gidelim ne olur dedi
sonra da sağol babacığım ben kelebeğin yanındayım haberin olsun diyerek
telefonu kapattı
o kadar üzüntünün ,göz yaşının, yalnızlığın üstüne onun telefon görüşmesini bitirdikten sonraki
yüzündeki gülümseme ile sarılışı bana göre aşkın tarifi idi
sonunda ayrılığı bile bile anlık sevmek değil mi ki aşk??
-bir gün bir gündür dedi
bende de babasını ararkenki şaşkınlık sevince dönüştü
alt dudağını dişlerinin altına alarak yaklaşıp tekrar öptü
sonra içindeki çocuk sevinciyle elimden tutup yürümeye başladık
bir tekel marketin önünde durduk
-bekle dedi
içeri girip erkek gibi 4 tane bira aldı
dışarı çıkıp tekrar iskeledeki kuytu yerimize gittik
2 saat kadar oturduk. nadiren konuştuk
tahmin ettiğiniz gibi sürekli de öpüşmedik
dalgın dalgın dalgalara baktık
kıyıya vurdukça dalgalar yüreğimde hissettim geçen saniyeleri
küçük dalgalar hiç durmadı ama bizim ayrılık için zaman yaklaşıyordu
doya doya sarılıp öpmek istedim
ama ağlayıp onu da ağlatmaktan çekindim
sessizce içten içe ağladım
arasıra elimi tuttu sıkı sıkı
birayı her içmek için başımı yukarı kaldırdığımda gözümde biriken damlaların akmasını engellemeye
çalıştım
o da bana sarılıp dalıyordu dalgalara kim bilir neler hissetti o gün ama
elimi tutarken avucumun içindeki ısı kalbimdeki ısıyla aynı sıcaklıktaydı
bana sarılırken ki içtenliği gelecekti hasrete tekrar tekrar isyan ettirdi beni
** **aslında uzun uzun dertleştik bana göre o gece
ellerimi sıkıca tutması
seni seviyorum olarak algılandı gönlüm tarafından
bende seni seviyorum demek için illa konuşmak gerekmediğini
ona daha sıkıca sarılarak anladım

Part 14>

0 yorum: