İşte Benim Hikayem Part 4

21 Temmuz 2013 Pazar yazildi.

[yunusun planı]
—–


uyandım ve güzel bi kahvaltının ardından buluşma saatinin yaklaştığını gördüm. en güzel t-shirtimi en güzel kotumu giydim. saçlara hafif bi fön. en güzel parfümümü sürdüm. aynadaki beni tanıyamamıştım. kendime tecavüz edebilirdim o derece. heyecan içinde cafeye gittim yunus ve öykü masadaydı. cansu ortalıkta görünmüyordu henüz, biraz daha rahatlamıştım. kısa bi selamlaşmanın ardından bende yerimi aldım, onu bekliyorduk. oldukça rahat görünmeye çalışıyordum. yunus, “iyisin iyi. sen bana bırak merak etme” dedi sırıtarak. ne diyon olm demeye kalmadan cansu geldi. çok güzel görünüyordu. heyecan kat sayım zirvedeydi o anlarda. hoşgeldinler, hoşgittinler derken herkes oturur durumdaydı ve içecekler geldi. sohbet açıldı. yunus resmen doğaçlama yapıyordu, onları söylemesini ben söylememiştim ona.

“oğlum muhabbetin çok iyi lan seninle çıkacak kız harbiden çok şanslı” gibisinden cümleler kurdu imalı imalı. içimden naptın lan sen diyecekken onu gördüm. ufak tebessümlerinden halinden memnun olduğu anlaşılıyordu. o an takdir ettim yunusu. içecekler yarıya gelmemişti ki yunus muhabbeti yarıda kesti.

“gençler size doyum olmaz biz kaçıyoruz, sinema biletlerimiz vardı seans kaçtı kaçıyo” dedi. ben ne yapacağımı bilemez haldeyken ayaküstü bi hoşçakal ile gittiler bile. apışıp kaldım resmen başbaşa kalmıştık hiç beklemediğim anda ve kız büyük ihtimalle bunu benim ayarladığımı düşünüyordu. bi süre sessizlikten sonra “ee” diyebildim sadece. ondanda “ee” cevabını alınca penaltı kaçırmış futbolcunun yaşadığı çaresizliği yaşadım o anda. koşarak uzaklaşmak istedim ordan ama yapamazdım elbet. bi şeyler söylemem gerekti.

“benim haberim yoktu sinema olayından gerçekten” dedim. bunu benim ayarlamadığımı bilmesini istiyordum

“önemi yok” dedi gülerek. hala öyle zannediyordu büyük ihtimalle, fakat halinden memnun görünüşü rahatlattı beni. sohbet olağan bi şekilde devam ederken benim bile beklemediğim anda

“cansu sevgilin çok şanslı gerçekten” demiş bulundum. sapı olup olmadığını anlarım en azından diyerek rahatlattım kendimi.

“evet olacak kişi çok şanslı” dedi tebessümle ve o an yüreğime oturmuş olan öküz kalktı gitti.

“senin gibi bi kız ve sevgilisi yok. garip” dedim durumu toparlamak için.

“benim gibi? ne varmış bende?” dedi.

“ben bile bu kadar kısa süredir tanıyor olmama rağmen senin gibi bir sevgilim olmasını isterdim yani herkes ister. sanırım” dedim. nasıl dedim bilmiyorum ama tam olarak böyle çıktı ağzımdan. o an ağzıma ağzıma vurasım geldi, söylenir miydi lan bu. kız sadece utanmayla karışık tebessüm edebildi. işte o an öyle tatlı oldu ki çocuk mıncırır gibi onun ağzına ağzına vurasım geldi. o tebessüm çok şey ifade etmişti o an için bana. konu değişerek neler yaptığına, nereli olduğuna, okuluna geldi. birbirimizi daha iyi tanımaya yönelik sorular cevap buldu. doğup büyüdüğü ilde üniversite okuyormuş. ailesiyle kalıyormuş ailesinin durumu orta halliymiş ve bi tane abisi varmış, ismi gökhan. abi lafını duyunca içten içe tırsmadım değil fakat yapacak pekte bi şey yoktu. bende kendimden bahsettim. buralı olduğumdan, okulu ailevi sebeplerden dolayı lisede bıraktığımdan, şuan bi bilgisayar dükkanı çalıştırdığımdan, benden küçük bi erkek kardeşim olduğundan ve benimde ailemin orta halli olduğundan. sohbet bu şekilde ilerlerken kalkması gerektiğini söyledi. bende tabi diyip tekrar buluşma sözünü de aldıktan sonra ayrıldık. saat geç olmuştu. bende evin yolunu tuttum. bizim sokağın girişine gelmiştim. heryer zifiri karanlıktı telefonun ışığından yararlanarak merdivenleri çıktım ve eve girdim. odama geçip kendimi yatağa attım. şundan emindim ki ben bu kızdan çok hoşlanıyordum. şimdiye kadar gördüğüm bütün kızlardan farklıydı o. günün değerlendirmesini yaparken uyuyakalmışım.

-[hayranlık]
——

aradan bi kaç gün geçti. o süre içinde cansuyla sadece mesajlaştık. bi gün dükkandayken yine bi mesaj geldi.

“geçen günki cafenin oralardayım, istersen görüşelim”

“tabi ama dükkanda ufak bi işim var sen istersen buraya gel bi çay içer burdan geçeriz bi yerlere” dedim cafe ile dükkanın arasında pek bi mesafe olmadığından.

“güzel olur farketmez benim için” dedikten sonra dükkanın yerini kabataslak tarif ettim ve ardından amcaoğlunu postaladım. dükkanın önüne çıktım karşılamak için. pek bi zaman geçmedi ki köşede göründü cansu. geldi içeri buyur ettim. “çok şirinmiş dükkan” dedi. “boşversene klasik işte” dedim dalgayla karışık. oturduk, 3 dükkan ötedeki çay ocağından iki çay söyledim. o çayını içerken bende işleri bitirdim ve o sırada gelen amcaoğluyla cansuyu ayak üstü tanıştırarak dükkanı da ona bırakıp ayrıldık. nasılsın muhabbetlerinden sonra ayy ben çok açım yalnız dedi cansu. yemeğe götürmek lazımdı fakat nereye? eli yüzü düzgün bi yere götürmek şarttı. bunları düşünürken ilerideki kokoreçciden gelen kokoreç kokusu imdadıma yetişti resmen. “canım çok fena kokoreç çektiiii” dedi. ağzını öpesim geldi işte o an. “şaka yapıyosun kokoreç seviyorum de bide şimdi bana” dedim dalgayla. “eveeet çok severim” dedi. gel o zaman deyip götürdüm kokoreçciye. o an ona olan hayranlığım katlandı. kokoreç seviyo diye değil beyler. yükseklerde değildi gözü. o an herşey onun elindeydi kalkıp lüx bi yere gidelim dese elim mahkum gidecektik ve hesap bi yerimde patlıyacaktı. fakat sonuç itibariyle olduğumuz yer kokoreççiydi. karnımız doyduktan sonra çıktık ordan. sahil boyunca yürüdük öylece. sahildeki bi cafenin önünden geçerken oturalım mı dedi. tabi deyip geçtik boş bi masaya. ortalık tenha sayılırdı iki çift daha vardı bizim haricimizde. romantizm kokuyordu ortam.

“ne kadar çabuk gelişti dimi herşey” dedim.

“şikayetçi misin?” dedi tebessümle.

“şikayetçi olsam burada ne işim var” dedim tebessümüne karşılık vererek.

“sorun yok o zaman bende gayet mutluyum halimden” dedi.

muhabbet ortamın dinginliğinde akıp gidiyorken içecekler geldi. bi iki yudum aldıktan sonra açılmam gerektiğini söyledi içimde derinlerde bi yerlerden gelen ekolu bi ses. ortam gayet müsaitti. geriye sadece ağzımdan dökülecek o kelimeler kalmıştı. yapabilecek miydim? tüm cesaretimi toplayarak.

Part 5>

0 yorum: