age of empires ta kafiri nasıl altettik part 5

27 Temmuz 2013 Cumartesi yazildi.





4 ağustos 1215: bu yıl çok yavaş geçiyor. geçen sene ne kadar çabuktu. göz açıp kapayıncaya kadar bitti. yemişlinin ikinci yılı pek bir yavaş. sıcaklar da kavuruyor. yemiş de kesmiyor artık, insan soğuk bir şeyler arıyor. tüm köylü perişan.

7 ağustos 1215: hacı celaleddin efendi iyileşmiş. tekke'de dolaşmaya başlamış, tüm köylü sevince boğulduk. sabah erkenden şükür namazı kıldırdım town center meydanında. toza toprağa bulandık. hamdi çavuş cami yaptıralım diyor. olur dedim, çağ atlatan gençlere haber saldım.

10 ağustos 1215: bir grup britonlu kafir ormana dalmışlar. atlı birlikler, bizim köylülere saldırmışlar. hemen toplanma emri verilsin dedim. town center'da çan çalmaya başladı, köylüler işi gücü bırakıp town center'a geldiler. kaya bey'i çağırttım. "scout rush" yapalım dedi. emir saldım, atına atlayan ormana gitti. kafire galabe çalmışlar, ancak oduncuları kurtaramamışlar. kafir britonlular hepsini kırıp geçirmişler. bir tek hatce bacı'yı ellememişler, "çalılıkların arasında yuvarlandım, görmediler" diyor kadıncağız. ata yükleyip getirmişler onu da.

11 ağustos 1215: ihtiyar heyetini topladım, "biz niye çan çalıyoruz?" dedim. mırın kırın ettiler. "bre biz kafir adetini ne zamandır taklit ederiz!" diye gürledim. meğerse başından beri böyleymiş. hiç farketmedim. kalp gözüm mühürlenmiş. hemen emir saldım, bundan sonra savaş zamanı sela verilecek. "tüm town centerlarda uygulana" dedim. turnalı selim emmiyi müezzin atadım.

13 ağustos 1215: ikindi vakti baktık ki gölün oradaki yoldan bir kafile geliyor. idris reyis de başlarında. "ne oluyor" demeye kalmadan bunlar town center'a girmeye başladılar. zar zor durdurduk. "çan sesine geldik" dediler. bir haftalık yol tepip gelmiş gerizekalılar. hepsini geri saldım. "çanı da eritin" diye emir buyurdum. akşam okundu, sükun ettim. çok pis tiksiniyorum bu köyden ya Rab.

16 ağustos 1215: çağ atlatan gençler geldiler. town center meydanı yerine bir mescid yapalım, orada ibadet edelim dediler. sevindim. "nasıl olacak bu iş?" dedim. "kubbesi çok geniş olacak, minareleri town center'dan da yüksek olacak" dediler. biraz işkillendim. "devam edin, anlatın hele" dedim. "en az on minare olacak, dört imam aynı anda namaz kıldırabilecek, arka tarafa da olimpik havuz düşünüyoruz. kubbe yazları açılıp kapanabilecek, numaralı on bin kişi alabilecek.." deyince artık dayanamadım, "siz mescid nedir bilir misiniz?" diye sual buyurdum. sus pus oldular. hepsini kovdum huzurdan, bir gün kelleleri gidecek ya ne vakit..

19 ağustos 1215: yenice tarafından deli ibrağam koştura koştura geldi. "town center tamamdır beyim" dedi. yalnız yol verip özgür kıldığımız yeniceliler de daha güneye gidip tekrar town center kurmuşlar. adamlar üç beş köylü ile tüm devleti tekrar inşa etmişler. ürperti geldi. deli ibrağam'a tedbiri elden bırakmamalarını salık verip geri yolladım.

22 ağustos 1215: yarın sabah yenice'yi ziyarete gideceğim. tüm devlet erkanını topladım. erkan dediğim hamdi çavuş, kaya bey, bir de ihtiyar heyeti. çekip başımı gidesim var.

25 ağustos 1215: yenice'ye vardık. yerel halk dansları ile bizi karşıladılar. yenice-yemişli dostluk mektebinden talebeler geldi, yemişli marşı okudular, duygulandım. köyü yeniden imar ediyoruz. daş bol, odun bol. yemişliyi bırakıp buraya mı yerleşsem, tiksinti üstüne tiksinti duyuyorum bu diyarlardan. Allahım sen bana sabır ihsan eyle.

29 ağustos 1215: yemişli'den haber geldi, öğrenciler isyan ediyor diye. panik halinde toparlandık, tez elden yemişli'ye doğru ilerliyoruz. ya sabır, ya sabır.

29 ağustos 1215 itibarıyla paint terk harita:

çağ atlatan gençlerin anal yıllıklarında bulduk, yeteneksizler.

3 eylül 1215: town center meydanına vardık. öğrenciler toplanmış bağırıp çağırıyorlar. "yol yorgunuyum, yarın ilgilenile" deyüp town center'a çekildim. hemen hamdi çavuş'u çağırttım, fikrini sordum. "deli ibrağam'ı çağıralım, salalım aralarına" dedi. öğrencilere acıdım, "şimdilik kalsın, ibrağam'ın haberi olmaya" dedim.

5 eylül 1215: maiyetimi toplayıp üniversiteye gittim sabah erkenden. "geometri bilmeyen giremez" yazıyor girişte. "bana baş muavini çağırın" diye emir buyurdum, getirdiler. "bu ne?" dedim. "ilim beyim" dedi. "ben bilmiyorum, şimdi giremem mi?" dedim. "estağfurullah beyim" dedi, sürekli yere bakıyor. "öğret!" dedim. yere bir yuvarlak çizdi. "bu nedir?" dedim, "toptur" dedi. "top senin sülalendir" diye kükredim, celallendim, kellesini isteyecektim ki hamdi çavuş zor zaptetti. "pekala" dedim, geri döndüm. ben yapacağımı bilirim.

7 eylül 1215: kaya bey ve askerlerine emir verdim, ne kadar öğrenci ve muallim varsa toplattım. hepsini yenice'ye sürdüm. "tüm binaların harcını bu gençler kara" diye emir buyurdum. hepsini deli ibrağam'ın emrine verdim. ağlamaklı oldular. "müstehak size" dedim.

12 eylül 1215: çağ atlatan gençler mescidi bitirmişler, gittim baktım. güzel olmuş. yalnız hamdi çavuş "çok klagib" dedi. "cedlerin yaptıklarının üstüne yeni bir şey katmamışlar" dedi. "lan senin ceddin ne yaptı bugüne kadar, varsa yoksa yemiş" diye gürledim. bu toprağa bir şeyler çizdi. "şöyle üçgen olsa yukarı doğru, minareleri de böyle kıvrımlı olsa" diye bir şeyler geveledi. modern mimariymiş. "her iş bitti bu kaldı" diye söve söve ayrıldım.

15 eylül 1215: celaleddin efendi mescidde ilk cumayı kıldırdı. huşu içerisinde secdeye vardık. çıkışta çağ atlatan gençleri aradı gözlerim, bulamadım. soruşturdum, workshop'talarmış. cumayı ekiyor pezevengler. beynamazlara mescid yaptırdık ona yanarım.

19 eylül 1215: hamdi çavuş "aslında bir wonder yapmak lazım" diye söyleniyor. iyice aklı gitti adamım. allahım sen benim aklıma mukayyet ol. hep yemişten oluyor. hamdi çavuş'un yanına altı pikeman verip bilav çayırının kuzeyini keşif emri verdim. hazırlıkları bitirip haftaya yola çıkacaklar.

21 eylül 1215: her şeyim var ama datmin olamıyorum. bu datminsizliğimi celaleddin efendi'ye açtım. "çık, gez dolaş, iyice asosyal oldun" dedi. "tamam" deyip ayrıldım.

23 eylül 1215: hanımı ve kızı alıp göle tatile gitmeyi düşünüyorum. hamdi çavuş'u da kurda yolluyoruz, idareyi kaya bey'e bıraktım. sabaha yola koyulacağız.

26 eylül 1215: gölbaşında konaklıyoruz. iyi geldi. idris reyis hergün bize balık yediriyor. fosfordan bir acayip olduk, gece parıl parıl parlıyoruz. gölde yüzeyim dedim, ihtiyar heyeti izin vermedi. "gölde yüzmek töreye aykırıdır" dediler. "sittirin lan burada da mı beni buldunuz" diye gürledim, hepsini yemişliye kovdum. düşününce kimse yüzmüyor bu diyarda, inceden tırsmıyor da değilim.

28 eylül 1215: gölün güneyinde ne var çok meraktayım. keşfe gidesim var, lakin yanımda hanım var, kız var. ipsiz sapsız hep çapulcu doludur şimdi oralar. yemişliye döndükten sonra bi keşfe de ben gideyim niyetindeyim.

3 ekim 1215: eşi çocuğu toplayıp yemişli'ye döndük ki ne görelim. town center meydanını pislik arkaürüyor. herkes pespaye kıyafetler giymiş. kir, pis gırla. meydanda kara patates satan adamlar toplanmışlar. üç beş köylü cılız atların yularından tutmuş sürekli köye girip çıkıyorlar. "hayırdır inşaallah neler oluyor" diyerek adamlara emir verdim, kaya bey buluna diye. britonlara sefere çıktı dediler. nevrim döndü.

4 ekim 1215: 6 ekim 1215: kaya bey hala yok. ordunun yarısını alıp gitmiş. yollar çamur içerisinde. sokaklar dilenci kaynıyor. bir haftada nasıl bu hale geldi köy bilemiyorum. çağ atlatan gençleri çağırttım, geldiler. koyu renki uzun cüppeler giymişler, kafaların ortasını kazıtmışlar. "bu ne hal, köyün durumu nicedir?" diye sual buyurdum. "orta çağa girdik.." dediler.

6 ekim 1215: öğle vakti toplu konutlarda vukuat çıkmış asker ile halk arasında. soruşturdum. günlerdir pikeman'ler köylüleri dövüyorlarmış, zorla altın, çanak çömlek topluyorlarmış evlerden. ağlaya ağlaya veriyor köylüler. briton muhaciri bir aşiret var yukarı çayırda oturuyorlar, meczup bir de oğulları var etek falan giyiyor, her yer meydanda. taşşak will diyor köylüler. işte bunun evinde küfe küfe yemiş bulmuş askerler, çanağa çömleğe ses etmemiş de askerler yemişi almak isteyince ters yapmış bu. askerin biri de tokat mı atmış ana bacı mı küfretmiş nolmuşsa bunun aşiret galeyana gelmiş pıçaklarla dalmışlar askerlere.

7 ekim 1215: pikeman'leri topladım, "oğlum bunlar aşiret, bulaşmayın" dedim. hak verdiler. yalnız taşşak will ortalığı yakıp yıkmaya devam ediyor, durduramıyoruz.

10 ekim 1215: köylüler dün gece hatce bacıyı ormanda yakalamışlar. kıskıvrak getirmişler kadını. "cadı cadı" diye town center önünde yakacaklar. ruhunun arınması lazımmış. hacı celaleddin efendinin tekkeden dervişler "melunlar" diye bağırarak gelip yetiştiler. kadını ellerinden zor aldılar. "kafir müşrikler" diye diye nasıl sopa yedi köylü dervişlerden aklım şaştı. yemişli yemişli olalı böyle dayak yememiştir. iman gücü ile vurdukça vurdu dervişler. köylü tekrar imana geldi elhamdülillah.

12 ekim 1215: taşşak will'i yanıma çağırttım, geldi. yüzünü gözünü boyamış, karı gibi de etek çekmiş altına. "derdin nedir aslanım, şu kılığına kıyafetine bir bak" diye babacan yaklaştım. "briton diyarı gözümde tütüyor ağam" dedi. yanına on pikeman kattım, "var git yoluna, campaign mübarek ola" diye buyurdum. ellerime sarıldı.

16 ekim 1215: bir vebamız ekgibti, o da oldu. resmen helak oluyoruz. merhamet eyle ya rab! tüm köylü iki büklüm geziyor. iflahımız kurudu. soruşturdum, gençlerden ikisi güneydeki gölden bir küfe fare getirip köye salmış. "orta çağ havası yakaladık iyice beyim" diyor. altın madenlerine sürdürdüm, giderken "vay sürgün ha, aynen orta çağ lan" diye mırıldanıyorlardı aralarında. millet aklını da kaybetti iyice.

20 ekim 1215: seher vakti gizlice yenice'ye haber saldım. "sabah erkenden deli ibrağam tez gele" diye buyurdum.

21 ekim 1215: bu sabah yenice tarafından bir toz bulutu kalktı, tekbirler eşliğinde deli ibrağam başta arkada onlarca light cavalry town center'a kadar geldiler. pikeman'ler sağa sol kaçıştı. atlılar önümde durdular. deli ibrağam ayaklarıma kapandı. "ağam, beğim, çok şükür sağsın" diye ağlaşıyor. "kalk ibraham seni şova.." derken kendime geldim, omuzlarından tutup kaldırdım. "elhamdülillah imanımız kurtuldu" dedim. tellaklar saldım, orta çağı kaldırdım.

4 kasım 1215: çağ atlatan gençleri çağırdım, "anallara yazın yeni çağın adı zeliha olacak" dedim. "zeliha diye çağ mı olur beyim" dedi biri. "anamın adı beğenemedin mi?" diye sordum tehditkar bir ifadeyle. "estağfurullah beyim" deyip ayrıldılar.

7 kasım 1215: akşama doğru hamdi çavuş köye döndü tek başına, heryeri yara bere içerisinde. kurdu yakaladılar mı diye sordum, seslenmedi. istirahat buyurdum.

11 kasım 1215: üniversiteyi ziyaret buyurdum. hocaların arasında siyah kıyafetli adamlar dikkatimi çekti. soruşturdum "mason bunlar" dediler. mason nedir diye sordum, duvar ustalarıymış, gizli bir tarikat kurmuşlar. celaleddin efendiye sordurdum, duvar örerek tarikat olmaz buyurdu. elleşmedim. masonry üzerinde çalışıyorlar. askerler yüzde on daha iman gücüyle vuracakmış. iyi dedim, ayrıldım.

18 kasım 1215: nihayetinde kaya bey de döndü. teknik açıdan birtonlardan çok geriymişiz, onu söyledi. kale dedikleri dev daş binalar yapmaya başlamışlar. deli ibrağam halleder "çok daş lazım" dedi kaya bey. "olsun bulunur" dedim. "ama binalar çok yüksek" dedi, "olsun yapılır" dedim. kafa bulduğumu sandı sanırım, peki bakalım diye mırıldandı, söylene söylene ayrıldı.

23 kasım 1215: britonlar elçi yollamışlar, yardım istiyorlar. william wallace analarını ağlatıyormuş. iki milita bir knight ile outpostlarını almış adamların. kadın çoluk çocuk demeden kılıçtan geçirmiş milleti. ormanda bir yerde köy kurmuşlar aşiret olarak, çağ atlamaya çalışıyorlarmış. "knightlarla saygıacaz, analarını belleyecez" dedi briton elçisi, yol verdim, gitti.

26 kasım 1215: olanları hamdi çavuş'a anlattım. "britonlar göz dağı veriyorlar beyim" dedi. sanırım taşşak will'i benim yolladığımdan şüpheleniyorlar. "ses etmeyelim" dedim. kaya bey'i william'ın köyüne yolladım istihbarat getire.

4 aralık 1215: briton diyarından haber üzerine haber geliyor. bizim kundilerin taşşak will şimdi william wallace diye nam salmış, asker toplamış, stirling üzerine yürüyor diyorlar. britonlar da ordu toplamışlar. sürünsün pezevenkler. zamanında keşişti, light cavalry idi az çektirmediler bize.

6 aralık 1215: britonlar ile aramız iyice bozuldu. ara ara archer, pikeman artık ne varsa yolluyorlar üçer beşer. kuzey duvarının orada bir iki dolanıp gidiyorlar. millet korkar oldu.

7 aralık 1215: cuma hutbesini ben yapacağım dedim, hacı celaleddin efendi rıza gösterdi. mimbere çıkıp cemaate "korkmayın, şimalde bu duvar, duvarın devamında da geçit vermez orman olduğu sürece hiçbir güç bize ilişemez!" diye konuşma yaptım. yüreklere su serpildi, tekrar işe koyuldular. toplanan para ile de caminin halılarını yenileyecez.

12 aralık 1215: kaya bey'i çağırttım. ne kadar light cavalry varsa toparlasın, will'e yardıma yollasın buyurdum. kuzey duvardaki kapıyı aylar sonra ilk kez açtık. çocuklar gibi şen on dört atlı sefere çıktılar.

14 aralık 1215: maiyetimi toplayım yenice'ye teftişe gidiyorum, yemişliyi hamdi çavuş'un idaresine bıraktım birkaç gün için.

16 aralık 1215: yenice yakınlarındaki daş madenlerine vardık. mazideki şanlı zaferler hatırıma geldi. her yer iskelet dolu. ihtiyar heyetinden en yaşlı olana "gömmedik mi bunları lala?" diye seslendim. "lala?" diye cevap verdi. "lalam beni hatırlamaz mı oldu?" diye sordum. "lala ne la?" dedi. "lalam biraz istirahat buyursun" dedim. adamı zorla alıp arkaürdüler. sıkıntıdan iyice bunalıyorum.

17 aralık 1215: iskeletleri defnettik. öğle vakti yenice'ye vardık. deli ibrağam town center'da karşıladı bizi. enişesini de getirtmiş. town center meydanında duruyor. "ibrağam" dedim "senin enişteden üç dört dane daha yapalım". "olu ağam" dedi. çağ atlatan gençlerden biri "beyim yalnız bunun bir üst modeli çıktı, s3.." diyecek oldu, cephenimin tersi ile ağzına vurdum, sus pus oldu.

19 aralık 1215: deli ibrağam'ı alıp yemişliye dönüyoruz. workshop'ta bol miktarda enişte üreteceğiz.

23 aralık 1215: town center zangır zangır titriyor. hayırdır inşAllah diye balkona koştum. tüm köyde atlı okçular dört dönüyorlar. köylünün iflahını gevrettiler. "derhal sela verile!" diye emir saldım, tüm köylü town center'a ve kulelere kaçtı. atlılar tarla bağ bahçe ne varsa yakıp yıkıyorlar.

24 aralık 1215: hamdi çavuş'la müzakere ettim, moğol denen bir milletin atlılarıymış bunlar. "nasıl girdiler köye bre çavuş!" diye gürledim "kuzeydeki surlarımız, daş duvarlarımız nicedir!" öfkemi zor dizginledim. hamdi çavuş mırın kırın etti "konuş bre!" dedim. "köylüler... " dedi. "nolmuş köylülere, bre anlat!". "köylüler beyim" dedi "odun odun diye ağaçları kese kese surların etrafındaki ağaçları kesmişler, moğol da o açıklıktan girmiş" dedi. tiksiniyorum şu köyden. şu belayı defedelim, alayının köküne kibrit suyu dökeceğim.

25 aralık 1215: moğol atlısı nicedir dört dönüyor. pikemanlerimiz man at armlarımız kafire işlemez oldu. putperestler dört nala hızla kaçıyorlar. town center ve kulelerin etrafındaki binalara ilişemez oldular ancak tarlalar ve evler harap oldu. deli ibrağam'ı sordurttum, workshop'ta mahsur dediler. kurtar bizi ya Rab!

27 aralık 1215: şafakla beraber bir cenktir gidiyor. her yer toz duman. kuzey duvardaki açıklıktan pempe üniformalı yiğitler geleyazdı. moğol ile cenk edeler. aralarında tarkanların lideri tarkan'ı tanıdım. yiğit delikanlı. benim kız da gözünü pencereden alamaz oldu. hamdi bey'e konuyu açtım "ahdiniz var beyim, briton kralının kellesi... " diyecek oldu. ya sabır çekip uzaklaştım.

29 aralık 1215: hun yiğitleri moğolu güney duvarda kıstırıp harap ettiler. at üstünde er, omuz üstünde baş komadılar. halk sokağa döküldü. odunları çıkarttırdım, evler ve tarlalar yeniden yapıla buyurdum. tarkanları ziyafete buyur ettim. elyıns önerdiler. "elyıns nedir?" dedim, ittifak imiş. seve sev kabul eyledim. bir anda kalp gözümüz açıldı, tarkan diyarlarını görür olduk. celal efendi hayra yordu.

30 aralık 1215: bir yılı daha devirdik bu ecnebi diyarlarda. şükürler olsun.


Final >







0 yorum: