age of empires ta kafiri nasıl altettik final

27 Temmuz 2013 Cumartesi yazildi.




4 ocak 1216: dört gündür yılbaşını kutluyoruz. bizdeki de ne savurganlık ne şehvet düşkünlüğü ne pişkinlikmiş arkadaş. millet akşama kadar eğleniyor, sabahlara kadar dans, müzik, eğlence. tarkanlar da gitmedi. tiksindikçe tiksindim bu milletten. ne idüğü belirsiz tipler, namusumuz ırzımız var bizim.

5 ocak 1216: hamdi çavuşu çağırttım, ver elyınslarını defet şu melunları dedim. yol verdik, pembe tarkanlar ayrıldılar.

7 ocak 1216: kaya bey ve atlıları geri döndüler. stirling savaşı william'ın zaferiyle sonuçlanmış. ordusu ile briton diyarlarını işgale başlamış. dedim "ordu kaç kişidir", "on beş" dedi kaya bey. on beş kişi ile ülke mi işgal edilir lan?

10 ocak 1216: kuzey duvarına açılan boşlukları örmeye başladık. pezeveng oduncular ormanı düzgün de kesmemişler. bazı yerlerde ağaç var bazı yerlerde yok. duvarı nasıl yaparsak yapalım bir yerde boşluk kalıyor. köylüler falan geçiyorlar ağaçla duvar arasından. deli ibrağam'ı çağırttım, bulamadılar.

12 ocak 1216: deli ibrağam'dan halen haber yok. eniştesini de alıp gitmiş. merak ve endişe içerisindeyim. bir delilik yapmaya. gerçi yaparsa yapsın, biraz da başkaları uğraşsın. sabır Ya Rab.

16 ocak 1216: lalamı ziyarete town center zindanlarına indim. pek bir zayıflamış buldum. "sıhhatin nicedir lala?" dedim. küfretti. "sonra görüşürüz lala" dedim, ayrıldım. bi muhteşem yüzyıl tadı yaşatmıyorlar adama.

20 ocak 1216: kuzey duvarında uzun mızraklı, geniş kalkanlı birini görmüşler. açık mavi giyordu dediler. meraka kapıldım, kaya bey'e söyledim, beş atlı saldılar peşinden.

23 ocak 1216: atlılardan haber yok. kaya bey'e kalan atlıları da salmasını söyledim. altı atlı daha kuzeye yolladık. hamdi çavuş'a emir buyurdum dört de pikeman yolladık.

26 ocak 1216: pikemanlerin üçün geri geldi. ağız göz darmadağın bunların. "atlılar nerede?" dedim. "yok beyim.." dediler. "pusuya düştük beyim, ben diyeyim yirmi siz deyin yirmi beş kişiydiler" dediler. telaşa kapıldık. kuzey surlarına bizzat denetime gidiyorum yarın.

27 ocak 1216: geçen haftaki açık mavi giysili adam bu sabah kuzey surlarının dibine kadar geldi. yarı sarhoş "kraaaal" diye bağırıyordu, surlara çıktım "ne var" diye seslendim. "sen kralsan bu daha kraaaal" diye indirdi pantolonu bir taraflarını gösteriyor. "edebini takın bre deyyus" diye kükredim. "naparsın laaan" diye bağırdı bu. "atlılarını hacavat ettim daha ne yaparsın" dedi. okçulara emir verdim, oklamaya başladılar bunu. "ben teutonum laaaan, aşiretiz lan biz" diye bağıra bağıra uzaklaştı.

28 ocak 1216: pikemanleri çağırttım. "lan hani yirmi beş kişiydiler?" diye sordum. sus pus oldular. hamdi çavuş "beyim teuton şovalyesi o adam, kaleiçinin adamları, her türlü yol var bunlarda, ilişmeyelim" dedi. ya sabır çektim. giden atlılara mı yanayım, zedelenen irtibarıma mı bilemiyorum Ya Rab bize sabır ihsan eyle.

3 şubat 1216: öğle namazı çıkışında kukuletalı, pelerinli biri yolumu kesti. Eliyle gel işareti yaptı. Baktım bizim deli ibrağam. 'hayrola ibrağam' dedim, 'ağam tebdili kıyafetim, takip et' dedi. Merak ettim, düştüm peşine. Bir miktar yürüdük, güney duvarına kadar geldik. Sonra doğuya kara ormana doğru gittik. Hava kararmaya başladı. inceden tırstım, takıldım delinin peşine gidiyorum, tutsa bir köşeye çekse yardımıma gelen olmaz. 'ibrağam de hele nereye gidiyoruz' diye sordum, 'ağam çok seveceksin, çok hoşuna gidecek' dedi sonra gülmeye başladı. Aklıma geçen sene gördüğüm rüya geldi, iliklerime kadar titredim. Dağın başında deliyle bir başıma, şimdi ıssız bir yamaca kamp kurduk. ibrağam dal toplamaya gitti. Korkudan yatamıyorum. Sırtımı ağaca dayayıp oturdum, belime de kuşağı kat kat bağladım.

4 şubat 1216: ağacın dibinde uyuyakalmışım, sabah ibrağamın dürtmesi ile uyandım. Hemen kılıca davrandım, ibrağam 'seher vaktidir ağam, namaz eda vaktidir, hem sabah ayazında açıkta yatmak cırcır eder' dedi. Kuşağa baktım bağladığım gibi duruyor. Yola koyulduk. Öğleye doğru bir açıklığa geldik. ibrağam durdu, 'ağam sıkı dur, şimdi sana tayyar babayı gõsterecem' dedi. Yürümekten takatim kalmamış, çaresiz babayı göstermesini bekledim. Bu ağaç dallarından örülü bir tepeciğe çıktı, dalları sağa sola atmaya başladı. Alttan tahta bir sandık göründü. Ancak tekerleri var idi. Üzerinde yanlamasına uzun bir kütük konmuştu. 'ibrağam de hele nedir bu' dedim. 'tayyardır ağam' dedi. bir gevşedim, bir rahatladım ki anlatamam. 'tayyar baba bu mu' dedim. ibrağam 'moğol kafirinin ardından çok düşündüm, rüyanızdaki daş kalaları altetmek içün bize enişteden daha kuvvetli bu tayyarlar lazım.' dedi. En esnek ağaçlar bu ormanda imüş, o sebeple gizliden burada çalışır imüş. ibrağam gibi on adamım ola idi kafiri hallaç pamuğu gibi atar idik.

7 şubat 1216: yemişliye geri döndüm. Tayyar'ı gizli tutma kararı aldık. ibrağam daş attırabilse de hareket ettiremediğini söyledi. 'bunun daha büyüklerini yap ibrağam' dedim. Hareket sorununu çõzerse yapacakmış. 'ağam bu pıroto tiptir' dedi. Tebessüm ettim 'sen nasıl diyorsan o tiptir ibrağam' dedim. Meczup.

10 şubat 1216: aksakallarla kurultay'ı toplama emri verdim. Gene kuzey çayırlıktaki keçi yünü çadırda toplandık. Kokudan, sıcaktan Nevrim döndü. 'Allah aşkına bir yıkanın öyle gelin, sarımsağı kim yedi, elli çeşit hacı esansı kokuyor yapmayın eylemeyin' derken kendimden geçmişim.

12 şubat 1216: emir buyursum, çadırdan yorgan doldurulacak. Teuton meselesini hamdi çavuş ve kaya bey ile müzakere ettik. Önce aşiretin yerini bulalım dedik. 'tiz atlı okçular hazırlana' diye emir buyurdum. Kaç odun ise verilecek.

14 şubat 1216: süttutmazların esma hatunun oğlu oldu. Göğsü ayı gibi kıllı, bacakları kurt bacağı, beli öküz gibi kuvvetli idi. doğar doğmaz çiğ et ve şarap istedi. Çok pis tırstık, gece gizlice gidip briton duvarlarının dibine bırakıp döndük. Hala şoktayız. Çağ atlatan gençlerden biri 'hep gdo'dan oluyor' dedi. Gözlerime kan yürüdü. 'bu genci lalamın yanına gõtürün eşlik ede' dedim.

16 şubat 1216: celalddin efendi dün olanları duyunca çok kızdı. Koşup bebeği geri getirelim diye gittik ama nafile, kurt kapmış muhtemelen, veledi bulamadık. Kefaret olarak kırk fakiri doyurmak gerektir diye sofra kurulmasını emrettim. Bedava yemiş var diye ta yenice'den kalkıp gelenler oldu. Artık ses etmiyorum, takatim kalmadı.

21 şubat 1216: teutonlu şovalye yine gelmiş dün gece. Surların dibinde dolanmış köylüleri kovalamış. Okçular yolladım yenicelinin kuleyi tahkim ettirdim. Sur dibi iyice çapulcu mekanına döndü zaten. Jiletçisi, otçusu ne kadar ipz sapsız varsa doldular. iğreniyorum bu köyden.

24 şubat 1216: bu sabah köye bir heyet geldi. Taşşak will adamları ile gelmiş. Verdiğimiz desteğe karşılık bize relik getirmişler. Hacı celaleddin efendi benden önce koşup aldı reliği. Seslenmedim.

27 şubat 1216: william'ın şerefine yemek verdirdim. Zaten ne kadar erzak varsa yemeğe, ziyafete gidiyor. Will yemekte coştukça coştu 'britonların anasını ağlatacam, zaten prenseslerine de çakıyorum' diye bağırmaya başladı, bir yandan da benim kıza bakıyor. Emir verdim, hanımla kızı uzaklaştırdım. Ayrıca bundan sonra erkekler etek giymeyecek, yasakladım. Anamız bacımız var.

4 mart 1216: sabahın bir vakti deli ibrağam sürü sürü koyunu önüne katmış karanlık orman tarafından town center meydanına geldi. "tayyar'a odun toplarken rast geldim ağam, hepsini getirdim" dedi. "tayyar'ı şimdi karıştırma" dedim, tüm koyunları tarlaların oradaki değirmene gönderttim. önümüz bayram.

7 mart 1216: hamdi çavuş ile güney surlarını teftiş ederken söz taşşak will'den açıldı. hamdi çavuş "beyim bu will briton kralının kellesini alırsa ahdiniz var, kızınızı ister" dedi. "biliyorum hamdi" dedim. adamdaki göz göz değildi zaten. yüz verdik pezevenge iç güveysi gelecek.

8 mart 1216: kaya bey'i çağırttım. "o kadar çağ atladık hala scout'tan öteye gidemedik" diye çıkıştım. "light cavalry planlarımız var beyim" dedi. "gereği neyse yapılsın" dedim. "seksen yemişe bakar beyim, altın odun istemez" dedi.

9 mart 1216: yemiş lafını duyunca köyün gençleri ahırların önüne yığıldılar. seksen yemişi alan ata atlayıp dolanmaya başlıyor. bir havalar, bir artistlikler. aralarından iri kıyım olanlarını seçtim, 40 odun 70 de altın verile diye emir buyurdum, moğol kafirinin atlı okçuları gibi cengaverler yetiştirile. kalanların atlarını geri aldık. pürsüm pürsüm geri döndüler.

14 mart 1216: bayramın ilk günü namazı topluca eda ettik. hacı celaleddin efendi'nin tekkede yer kalmadı, halk dışarılara taştı. hamdi çavuş "ramazan'da oruç tutmuyorsunuz, bayramda camiye akın ediyorsunuz biz mağdur oluyoruz" diye söylenmeye başladı. subhaneke'den sonraki tekbirde de secdeye gitti bu. hutbeden sonra çektim bunu bir kenara "hangi oruç hamdi çavuş?" dedim. "hangi bayramın namazını kıldın söyle bakalım" diye emir buyudum. mırın kırın etti. "beynamaz pezeveng" diye gürledim. bayram boyunca güney duvarını teftişe yolladım. sürünsün it.

16 mart 1216: ibrağam'ın koyunları ikişer ikişer kesiyoruz. maşAllah delide bir kuvvet var, bıçağı çaldığı gibi indiriyor hayvanları. ne ayak bağlama, ne yere yıkma. takır takır alıyor hepsini. hacı celaleddin efendi bunu görünce "murdar ediyorsunuz hayvanları" diye bağıra çığıra geldi. ibrağam süklüm püklüm oldu. "meczuptur hocam, elleşme" dedim. kalan koyunları usulüne uygun kestik.

17 mart 1216: bugün bayram'ın son günü. sabah town center'da dolanır halkla bayramlaşırken kuzey duvardan bir atlı geldi, vukuat çıkmış, alel acele gittik. duvarın beri yakasında uzun beyaz kıyafetli yabancı biri ağlaşıyor. on metre kadar yanda da bizim köylüler yumulmuş bir şey yapıyorlar. hayra yoramadım, vardım yabancının yanına, saracenliymiş. deve süvari, scout görevinde dolanırken bizim köylüler hücum etmişler. yedi kişi birleşip adamın devesini oracıkta kesivermişer. "canımı zor kurtardım" diyor adam. bayram vaktidir, ses etmedim. iki at hediye edip saldık adamı. bu köyden de insanından da tiksiniyorum ya Rab, affeyle.

19 mart 1216: öğleye doğru çağ atlatan gençler ellerinde parşömen town center meydanında dolanıyorlar. "nedir" diye merak ettim, çağırttım bunları. parşömene üç beş satır karalamışlar, adını da son havadis koymuşlar. bir tane alıp okudum, kurban kesiminde yine hoş olmayan manzaralar diye haber yapmışlar. köşede de kaçan bir dana, ardından da koşturan şişman bir adam var. başına da taç yapmışlar. "bu ben miyim?" dedim. seslenmediler. "kim bre bu yeteneksiz hadsiz deyyus?" diye kükredim. titremeye başladılar. bir aya bana bir blacksmith kuracaksınız yoksa hepinizi kazığa vururum" diye gürledim. eteklerime sarıldılar. nöbetçilere "bunlara uygun bir arsa gösterin, şu paçasına işeyeni lalamın yanına yollayın" diye emir saldım. böyle böyle gelişiyoruz.

22 mart 1216: lalamı çok özledim. ziyaret etmek, gönlünü almak niyetindeyim. zindandan bağırışları town center'da yankılanıyor, ara ara kulak kabartıyorum, sanırım küfrediyor. iş güç bitsin, bir ara uğrayacağım.

26 mart 1216: süttutmazların esma'nın kocası seyfi'yı getirdiler bugün, beti benzi atmış. durumu çok ağır dediler. "o çocuk kimdendi.. kimdendi" diye sayıklıyordu garip. esma hatun anamın ak sütü gibi temizim dese de adamcağız düşünmekten dellenmiş iyice.

28 mart 1216: seyfi'yi kaybettik. bildiğin kaybettik, akşam hava serin iyi gelir diye dışarı çıkarmışlar. sabah gelip bakıyorlar, adam yok. kurt almış olabilir diyorlar. kurda insan kurban eder olduk iyice, alıştı da pezeveng, kimi koysak gelip alıyor. iyice küfre düşüyoruz. zerre sevmiyorum şu köyü.


4 nisan 1216: sabah kuzey surlarından koşa koşa bir haberci geldi. britonlar taşşak will'i yakalamışlar. Town center meydanlarında tehşir edip kafasını keseceklermiş. Gitti deli oğlan. Haberciyi tekrar briton diyarına saldım, gelişmelerden haber verecek.

5 nisan 1216: hamdi çavuş’u çağırttım, kuzey surunu tahkim et, kulelere okçu yerleştir, demir kapıyı kapa kimseye açılmayacak diye emir buyurttum. Deli ibrağam’ın eniştesini surların arkasına yerleştirttim. Briton gavuru will’i yakaladı ise üzerimize varması yakındır.

10 nisan 1216: haberci geri geldi. haftaya Meydanda tüm briton villager’ları toplanıp William wallace’ın vuracaklarmış kellesini. Benim de planlarım var elbet.

11 nisan 1216: kaya bey’i çağırttım. Akıncılarını topla, tüm britonlar town center’da, kuzey diyarlara sefer eylenile, briton diyarı hududunda beni bekleyin dedim. Gözleri parladı. Atlı okçuları ve light cavalry’leri topladı, bayırı inip briton topraklarına doğru dört nala gözden kayboldular.

12 nisan 1216: yol hazırlıkları dürtdürttüm, william’ın idamında gizlice hazır bulunacağım. Hanım bir pelerin yaptı gri. Deli ibrağam’a da hazır olmasını söyledim, beraber gideceğiz.

17 nisan 1216: briton diyarındayız, dağlardan ormanlardan gizlice geldik. Üç gündür briton oduncularının arasında odun kırıyorum, bu akşam köylüler birden işi gücü bırakıp town center’a yöneldiler, biz de ibrağamla peşlerinden gittik. Kaya bey’e işaret verdim, bizim ardımızdan odun kamplarını, marketlerini artık güvenliksiz neresi varsa yağma edecekler.

18 nisan 1216: tüm halk gri giyinmiş, pislik çamur gırla. Geceyi town center’ın uzağında bir handa geçirdik. Muhabbet esnasında Hancı “kral yiyor ama çalışıyor, ordu çok güçlü, istesek misal o Yemişlideki godoşun ağzına s..çarız..” dedi, ibrağam’ın gözü döndü. Kolundan kavradım, zor zaptettim. “odaya çıkalım ibrağam” dedim, “tamam beyim” dedi. Ben ibrağam’a sarılmış üst kata odaya çıkarken hancı arkamızdan “vay.. i..neler” diye mırıldandı, kıs kıs güldü. Ses etmedim. Elbet hesaplaşacağız seninle yağ tulumu.

23 nisan 1216: sabahı gizlice kılıp meydana gittik. Kalabalık ki ne kalabalık. William’ı getirdiler, yatırdılar bir daşın üzerine. Kalabalığın arasına karıştım, izliyorum. Halk öldür öldür diye bağırıyor. Keşişin biri geldi, krala bağlılık et dedi. William hayır dedi. Keşiş volulu volulu diye kutsal kitaplarından okumaya başladı. Bir yandan da william’ın orasına burasına şiş sokuyorlar. Derken William bir şeyler mırıldandı, rahip durdu “esir bir şey diyor” dedi, halk da sustu. William bir şeyler geveledi, bana baktı, göz göze geldik. Gülümsedim, o da gülümsedi. “yemişlinin kralı burda lan” diye bağırdı. Tüm gözler benle ibrağam’a döndü.

24 nisan 1216: sabahtandır koşuyoruz, tüm briton ordusu arkamızda. ibrağam’da da iyi nefes var, Yusuf Yusuf dur durak bilmeden gidiyoruz güneye doğru. Yolda kaya bey’in yakıp yıktığı arazilere denk geldik, çoluk çocuk demeden katletmiş, hancıyı da delik deşik etmişler, biraz içim soğudu. Bizdekilerde de el ayarı hiç yok. Tepenin arkasında atlılar mı var ne? Geliyor yine pezevengler. Ya gayret, koş ibrağam koş koooş.

26 nisan 1216: kuzey duvara yakın yerde kaya bey’le karşılaştık. Okçular davranınca britonlar geri döndüler. Akşsevgi ateşlendim, hasta yatıyorum. Hanım yemiş şerbeti yapıp gelmiş, nevrim döndü, “yemiş tutan elini…” diye sövdüğümü hatırlıyorum.

28 nisan 1216: britonlardaki de ne kinmiş arkadaş. Will’i parça parça etmişler. kollarını bir kuleye, kafasını barracks'a, bacaklarını town center’a asmışlar.

29 nisan 1216: Kuzey surun dibinde ipek kumaşa sarılı bir paket bulmuşlar. Alıp getirdiler, açtık, will’in ta**akları çıktı. Tedirginiz. Devir cenk devridir diye dört bir yana haber saldım, eski yenice’den piyadeleri çağırttık. Ya nasip.


1 mayıs 1216: sabah town center meydanından gelen bağırış gürültü ile uyandım. köylüler toplanmışlar, ellerinde çekiçler "işçi işçi" diye bağırıyorlar. hamdi çavuş'u çağırttım, "işçi bayramıdır beyim" dedi. emir verdim hepsini oduna ve yemişe saldım. "oduncu", "seyis" diye diye dağıldılar.

8 mayıs 1216: lalamı ziyarete zindana indim. "lala üzerime çok geliyorlar, dayanamıyorum" dedim. konuşmadı, gözlerimin içine baktı hüzünlü hüzünlü. "her şeyi bırakıp gidesim var lala" dedim. "s.ktir git" dedi. muhafızlara emir buyurdum lalama biraz saman versinler daş zeminde yatmasın.

11 mayıs 1216: öğle namazı çıkışı kaya bey soluk soluğa geldi, "felaket beyim felaket" diyor. "hayırdır" dedim, teuton gavuru kuzey duvara dayanmış. hemen ordu toplanıla diye emir saldım. yarın kuzeye gideceğim.

12 mayıs 1216: zibil gibi teuton gelmiş, hepsi kalkanlı mızraklı şovalyeler. duvarın ötesinde ok menzilinin dışında bekliyorlar. çadır kurmuşlar, "ille de teuton olsun, ister çamurdan olsun" diye müzik çalıp oynuyorlar. hamdi çavuş'a sordum bu nedir diye, "savaş dansıdır beyim" dedi. öyle de hareketli parça ki, insanın oynayası geliyor surlarda. askere emir saldım, kimse kıvırmayacak, dirayetli olacağız.

15 mayıs 1216: üç gündür oynuyor teutonlar. ne enerjidir, ne hırstır. köyde de hırsızlık aldı başını gitti, cepçiler mi ararsın, yemişe dadananlar mı, oğlu askerde olup ziyaretine gidemeyen yaşlı teyzeler mi. köye tüm giriş çıkışları yasaklattırdım.

17 mayıs 1216: akşama doğru ibrağam eniştesi ile daş fırlatmaya başladı. yetişmiyor. çaresiz bekliyoruz.

19 mayıs 1216: ikindi vakti teutonların oradan biri yaklaştı. "laaan godoşşş tanıdın mı beni oğluum" diye bağırıyor. surlara çıkıp dikeldim tüm haşmetimle, azametimle ordumun başında durdum. arkadan bir fısıltı geldi "la godoş bizim kralmış" diye. nevrim döndü, zor zaptettiler beni. koluma girmişler. teuton anamıza bacımıza sövdü bir süre. arkadaş ben öyle küfür görmedim, adam çağ açtı çağ.

20 mayıs 1216: kurultayın kurulmasını emir saldım. tüm kumandanlar gele diye buyurdum. bunlar toplandılar, tiftik çadırı kurmaya başladılar. "lan hala duruyor mu o çadır" diye bağırdım, bayılmışım. uyandığımda çadıra tıkış tıkış doluşmuş savaş planları konuşuyorlardı. çorap kokusundan yine kendimden geçmişim. en sonra "beyimiz yine gayb alemlerine geçiyor.." diye mırıldandıklarını duydum.

21 mayıs 1216: kaya bey ve atlıları toparladım, kapıların açılmasını buyurdum. "gazamız mübarek ola" diye kükredim. en önde ben, yanımda kaya bey, scoutlar, light cavalry'ler ve horse archer'lar dört nala hücum ettik. teutonlar mızraklarla, ağır zırhları ile geldiler. kıran kırana çarpıştık. omuz üstünde baş, daş üstünde daş koymadık. atlı okçularımız ok atıp kaçıyorlar, teutonlar yavaş, onları takibe çalışırken arkadan süvari birlikleri ile biz dalıyoruz. harcumar ettik koca teuton ordusunu.

22 mayıs 1216: sabaha doğru savaş bitti. bir kısım teuton'u yakalamışlar. aralarında sur dibinde bana söveni tanıdım. emir buyurdular, yanıma getirdiler. "göster lan kim kral" diye bağırdım hiddetle. "abi valla ben yapmadım" dedi bu. "abi bırak gideyim yoluma, ben kendi halinde bir adamım, ben ettim sen etme, sana kul köpek olurum" diye yalvarıyor. tiksindim. şu köye geldim geleli en çok bu adama tiksindim. arkaürün kara ormana, salın orada, kurt halletsin işini dedim. ağlaya ağlaya gitti.

25 mayıs 1216: köstekli saatimi çalmış şerefsiz teuton. hangi ara arkaürdü nasıl yaptı anlayamadım.

31 mayıs 1216: kuzey surunu da yıktıracam, köyü de taşıttıracağım. yine bir ordu göründü ufuktan, bu sefer briton'a benziyorlar. town center'dan çok surda yatıp kalkıyor olduk. bu sefer will'in neresini getirdiler, ya sabır çekip beklemeye başladık.


1 nisan 1216: çağ atlatan gençler haritayı güncellemişler. kuzey duvara getirdiler. "versiyon ikidir beyim" diye verdiler parşömeni. "güncelleme nedir?" dedim. "daha iyisi beyim" dediler. baktım, iki renk atmışlar, olay bu.

2 nisan 1216: briton'dan gelen ordu bilav çayırına yine kamp kurdu. gözetliyoruz, net seçemiyoruz. duvara gelen giden yok. haritaya bakıyorum sıkıntıdan. hamdi çavuş'u çağırttım. "çavuş üç karış yer keşfettik iki yıl önce, hala aynı yerdeyiz" dedim. ses etmedi. britonlar'ı hallettikten sonra dört bir yana keşif buyurdum.

5 nisan 1216: öğleye doğru briton ordusu tarafından bir grup yaklaştı. ellerinde beyaz bayrak, duvar dibine kadar geldiler. biri öne çıktı. "kralınızla konuşmak istiyoruz" dedi. hamdi çavuş'a kaş ettim, "yarın kralımız kralınızla görüşecek" dedi. dağıldılar.

6 nisan 1216: zırhımı kuşandım, kılıç ve ok aldım, kaya bey ile birlikte duvar önüne çıktık. briton kralı da geldi, uzun boylu, yağız bir delikanlı. at üzerinde dimdik bize yaklaştı. yaklaşırken sanki atın eğerinden bir şey kıpırdar gibi oldu. "o nedir?" diye sual buyurdum "kirpi olabilir" dedi kaya bey. kirpi britonlarda uğurmuş. briton bize yaklaştı, yavaşça işaret ettim, duvardaki askerler yaylarına ok sürdüler. kaya bey elimi tuttu "beyim bize yakışmaz kalleşlik" dedi. "nice canlar yanacak kaya gazi, hiç mi acımazsın?" dedim. "beyim bize kancıklık yakışmaz" dedi. "savaşı durdurmanın yolu budur kaya gazi, niçin anlamazsun?" dedim. "beyim bize böyle g.toşluk, i.nelik, yavşaklık.." gözüm dönmüş, en son kılıcımın kını ile kaya bey'in suratına indirdiğimi hatırlıyorum. kendimden geçmişim.

8 nisan 1216: başımda büyük bir ağrı ile uyandım. baktım, etrafımda bizim hanım, amcamgiller, hamdi çavuş. beni öldü sanmışlar, gözümü açınca sevinçten ne yapacaklarını şaşırdılar. yalnız hamdi'nin yüzü biraz asıldı gibi geldi bana. sonra sorarım ben ona. tekrar bayılmışım.

9 nisan 1216: öğleye doğru yarı baygın uyandım. "kızım nerede?" diye sordum, mırın kırın ettiler. yataktan fırladığım gibi town center'ın balkonuna çıktım. aşağıda halk toplanmış, beni görünce sevinç çığlıkları atmaya başladılar. "yaşıyorum! sizin için ayaktayım!" diye seslendim balkondan. aşağıdan bir velet "kral çıplak!" diye bağırdı. başımı öne bir eğdim ki, anadan üryanım. gerisin geri içeri girdim.

11 nisan 1216: hala yatıyorum. britonların durumunu sordum. "britonları dertetmeyin beyim" dedi hamdi çavuş. merak içerisindeyim.

13 nisan 1216: sonunda ayağa kalkabildim. town center'da toplantı var beyim dediler, gittim. mum ışığında loş bir oda, ağır ahşap döşeme yürüdükçe gıcırdıyor. her yer minder ve bağdaş kuran insan dolu. ortada aksakallar, ihtiyat heyeti toplanmışlar. bir de kim olduğunu çıkaramadığım bir güruh var. salonda yün çorap, gül yağı esansı, mesh kokusundan geçilmiyor. bir köşeye kuruldum. yabanı güruhtan biri ayağa kalktı. hayrete kapıldım. "will değil mi bu bre hamdi çavuş?" diye gürledim. "odur beyim" dediler. bana yaklaştı, elinde bir torba büzülü idi. ayaklarıma fırlattı, torba açıldı. eğilip baktım. briton kralının kellesi bana bakıyor idi. "münasip görürseniz kızınızla izdivaca niyetliyim" dedi.

14 nisan 1216: yeteneksiz britonlar. will diye başkasını doğramışlar. biz briton diyarında will ile karşılaşınca oluşan panik ortamında sıvışmış bu. bizim kız da bir sevinçli ki. "zaten ben t.şşağın senin olmadığını anlamıştım will" diyor. hamdi çavuş'a sordum "noluyor lan" diye, "ben de şüphelendiydim beyim, t.şşaktaki ben yanlış yerdeydi" diyor. bir kaç ihtiyar da başlarıyla onayladılar. millet benine kadar ezberlemiş adamdaki malı. nasıl memleket, nasıl köy, tiksiniyorum, dayanacak kudretim kalmadı.

16 nisan 1216: kırk gün kırk gece düğün tertipledik. bugün başlıyor. her yere tellallar gönderdim. köylü de düğüne pek bir sevinçli. yemişli yemişli olalı bu kadar eğlence görmedi. yemişler oluk oluk gidiyor. hem kızı elin t.şşağına veriyorum hem de düğün tertip ediyorum. iyice karaktersizleştik.

19 nisan 1216: bugün haber aldık, briton diyarı talan edilmiş. teutonlar geride kalan tüm binaları yakıp yıkmışlar. briton obasına ayı inmiş, ormanları vahşi aslanlarla dolmuş. bir imparatorluk çöktü, ben de o zalımı damat aldım. dört gündür gerdekten çıkmıyor köpek.

24 nisan 1216: britonlar akın akın geliyorlar. okçu, atlı, köylü. teutonlardan ve yolda kurttan kurtulanlar bize sığınıyorlar. celaleddin efendi'nin dergahından dervişler tek tek hepsine şahadet getirtiyor, dualar eşliğinde mavi elbiseler giydiriyoruz. fethimiz gerçek oluyor hamdolsun.

28 nisan 1216: hiçbir şey üretemez olduk. doğumlar kesildi, analar süt vermez oldu. "population limit" diyor hamdi çavuş. yenicelilerin salgın hastalığı hep. "hunlarda yok öyle şey" dedim, "bizde var" dedi aksakallardan biri. töreymiş. töreniz batsın.

30 nisan 1216: town center'ın güneyini imara açtım. yeni gelen britonlara arsa verdik. ev dikiyor, yuva yapıyorlar. damadın aşireti de köye geldi, dünür olduk adamlarla. doğudaki tepenin orada kale içi diye bir yere yerleştiler. pislik, hırsızlık, çetecilik hepsi bunlarda. köylü daha şimdiden yıldı. sonumuz hayrola.

SON

0 yorum: